Vatandaşların merak ettiği Büyü yapmanın günahı ne? büyü yapmanın affı var mı? işte detaylar haberimizde...

Büyü yapmanın günahı nedir?

Büyü, doğaüstü güçlere sahip olduklarını öne süren kişilerin gizli yöntemler kullanarak olağan dışı etkiler yaratmak, olayları gerçekliğe ters bir şekilde sunmak için başvurdukları teknikler ve yaptıkları işlerin adıdır. Günümüzde bir tür gösteri sanatı olarak kabul edilen illüzyon ve göz aldatmaca gibi işler de halk arasında büyü diye adlandırılmaktadır. ‘Büyü’ karşılığı olarak Arapçada, “bir şeyi olduğu gibi değil de başka şekilde göstermek, göz kandırma, aldatma, hile” anlamlarına gelen ‘sihir’ sözcüğü kullanılır. Çünkü sihirbaz gerçekte var olanı, farklı bir durumda göstermektedir.

BÜYÜ YAPMANIN GÜNAHI NEDİR BÜYÜ YAPMANIN AFFI VAR MI (2)

Büyünün tarihi çok eskidir, Mısır, Babil, İran, Hint, Çin ve Grek kültürlerinde ve Eski Türk kavimlerinde geniş şekilde uygulanmış, dinen haram olmasına rağmen Yahudi ve Hristiyan geleneklerinde de yer almıştır. Büyücüler dinî inanç, manevi duygu ve kutsal metinleri tarih boyunca amaçlarına ulaşmak için kullanmışlardır. Câhiliye dönemi Arap kültüründe de geleceği haber verme, fal okları, yıldızlara bakma, küçük kareler çizip içlerine harf veya sayı yazma, düğüm atma ve üfleme gibi yollarla büyü yapma çok yaygındı. Araplar büyücülerden korkar ve onlara saygı gösterirlerdi. Günümüzde de en gelişmiş toplumlarda bile büyü, fal ve kehanet gibi uğraşılar pek çok kişinin ilgi alanına girmekte, hayatlarını etkilemektedir.

19. yüzyılın sonlarında din üzerine çalışma yapan Batılı araştırmacıların birçoğu, dinin kaynağının büyüye dayanan animizm, naturalizm veya totemizm olduğunu ileri sürmüşlerdir. Bu iddiaya göre din, evrim yoluyla çeşitli aşamalardan geçmiştir ve en son aşama tanrıların içinden en üstününün seçildiği monoteist dinlerdir. Bu teori karşısında “dinin başlangıcında bir yüce Tanrı inancı olduğu” görüşüne dayanan ‘ilkel monoteizm’ teorisi bulunmaktadır. Bu teoriye göre başlangıçta insan, yaratıcı ve güçlü bir tek Tanrı’ya inanıyordu.

Daha sonra tarihî şartlar sonucunda bu tek tanrıyı ihmal etmiş ve unutmuş, kendisini sayısız tanrılara, tanrıçalara, ruhlara ve mitolojik atalara dayanan giderek karmaşık hâle gelen inançlara bırakmıştır. Bu son teori özellikle teist ve monoteist dinlerin öngördüğü inanç yapısı ile büyük ölçüde uyumlu görünmektedir. Buna göre dinlerde gelişme değil gerileme vardır. Aslında ‘ilkel’ diye nitelenen dinlerdeki büyü törenleri, ilk dinî model olan monoteist dinlerdeki bazı ritüellerin bozulmuş hâli veya üretilmiş seçenekleridir. Nitekim Kur’ân-ı Kerim’de büyüyle uğraşanların bunu Hz. Süleyman’a dayandırma çabaları şiddetle yalanlanmış, ‘şeytan’ diye nitelenen kimselerin hem Hz. Süleyman’dan hem de Hârût ve Mârût adlı iki melekten öğrendiklerini değiştirerek büyü şeklinde kullandıklarına dikkat çekilmiştir (Bakara 2/102).

BÜYÜ YAPMANIN GÜNAHI NEDİR BÜYÜ YAPMANIN AFFI VAR MI (1)

İslâm alimlerinin bir kısmı büyünün gerçekliği olmayan, aldatma ve hilelere dayalı bir uğraş olduğu, insanlar ve diğer varlıklar üzerinde gerçekçi hiçbir etkisinin olmadığı ve olağan dışı bir şey taşımadığı görüşündedir. Yine bazıları sihirbazlık adı altında yapılan işlerin önemli bir kısmının cinlerle bağlantı kurma ve onlardan yardım alma (cincilik) kabilinden olduğunu söylerler. Ancak alimlerin çoğunluğu göz aldatma ve illüzyon kabilinden türleri olduğu gibi tabiattaki bazı açıklanamayan etkileşimlere dayalı teknikleri kullanarak gerçek sonuçlar ortaya koyan uygulamalar şeklinde de türleri olduğunu söylemiş ve büyünün gerçekliğini kabul etmişlerdir.

Bu metin büyünün insanlara ve toplumlara zarar veren ve çıkar amaçlı bir disiplin olduğunu anlatıyor. Bu sebeple İslâm dini büyücülüğü başından beri reddetmiş, büyü yapmayı ve yaptırmayı her şekliyle haram saymış, Hz. Peygamber büyünün iman ve ahlâk bakımından bireysel ve toplumsal hayata vereceği zararlar nedeniyle yedi büyük günahtan biri olduğunu belirtmiş, fal ve kehanetle birlikte kesinlikle yasaklamış (Buhârî, “Vesâyâ”, 23; “Tıb”, 48; Müslim, “Îmân”, 145) hatta Hz. Ömer büyücüleri cezalandıracağını duyurmuştur. Konuyu kamu düzeni açısından değerlendiren fıkıh bilginleri, büyünün toplum düzenini bozan fiiller arasında olduğunu söylemişler ve yapana ceza verilmesi gerektiğini ifade etmişlerdir.

Büyü yapmanın affı var mı?

“Allah ve Resulüne savaş açan ve yeryüzünde fesat çıkarmaya uğraşanların cezası, öldürülmek veya asılmak, yahut el ve ayaklarının çaprazlamasına kesilmesi veya bulundukları yerden sürülmektir. Dünyada onların cezası böyle bir rezilliktir; âhirette ise onlar için büyük bir azap vardır.” (Maide, 5/33)

Sihri gizleyerek küfür işleyen kimseler, tövbe edemeyen büyücülerdir. Çünkü onlar hem küfür hem de “Müslüman görünüp küfrünü saklayan” bir zındık olurlar. Zındık ise yalancı olduğu için sözüne güvenilmez. “Sihri terk ettim, tövbe ettim.” dediği zaman da inanılmaz.

Bunun yanında zina yapan bir kimsenin tövbe etse bile cezadan kurtulamayacağı gibi, küfür içeren bir büyücünün de tövbesi cezasını düşürmez. Ayrıca onun cezalandırılması lazımdır. (bk. Kurtubi, İbn Aşur, ilgili ayetin tefsiri)

Bu sözlerden çıkıyor ki, alimlerin “Büyücünün tövbesi olmaz.” demelerinin sebebi, İslam hukukuna göre verilen dünyadaki cezayı ortadan kaldırmamasıdır. Halbuki zina eden bir kimsenin recim edilerek uhrevi cezadan kurtulduğunu bildiren pek çok hadis vardır. O zaman büyücü de bu kurala dahil değildir.