GÜNDEM

Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu hakkında soruşturma kararı

İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu, bugün katıldığı bir programda İstanbul Cumhuriyet Başsavcısı Akın Gürlek ve ailesi hakkında yaptığı açıklamalar nedeniyle hakkında soruşturma açıldı.

Abone Ol

İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu’na, ‘Tehdit’ ve ‘Terörle Mücadelede Görevli Kişileri Hedef Gösterme’ suçlamalarıyla soruşturma başlatıldı.

Ekrem İmamoğlu Halk TV'ye yaptığı açıklamada şöyle demişti

Genç bir hakim adayı, mülakatta elendiği, diğeri mobbing nedeniyle canına kıydı. İnsan canından söz ediyoruz, gencecik insanların canına kıymasından bahsediyoruz.

Yargının siyasallaşması insanların hayatlarına mal olduğu gibi daha tehlikeli bir boyutu var: Devletin varlığını da tehlikeye atar. İktidarların sınırsız güç kullanmasını önleyecek yegane kuvvet bağımsız yargıdır. Eğer yargıyı siyasetin parçası haline getirirseniz ortada hukuk devleti kalmaz, kurumlar çürümeye başlar. Tüm dünyada otoriter rejimlerin yaptığı tam da budur. Kendisini milli iradenin tek temsilcisi kabul eden, yargıyı bağımsız bir güç olarak görmeyen bir iktidar modelinin modern dünyada yeri yoktur. 

Türkiye bugün yargının siyasallaşması tanımının bile yetersiz kalacağı bir noktada. Yargıyı bir kişinin çıkarlarına uygun kararlar üreten mekanizmaya dönüştürme çabası ne yazık ki büyük ölçüde amacına ulaştı. Ergenekon davalarıyla başlayan bir süreçtir bu. O dönemde 'ne istedilerse verdikleri' paralel yapılarla kol kola getirdikleri düzenlemeler yargıyı tahakküm altına almalarını sağladı. 2017 referandumu ile bu adımlar kurumsallaştı ve amacına ulaştı. Tek adam rejimi de zirveye ulaşmıştır. İnsanların, her bireyin eşit olduğu o kutsal yerini kaybetmiştir yargı.

İktidarın yargıyı nasıl tahakküm altına aldığını gösteren en pervasız örneklerden biri 2019 yerel seçimleri sonrası yaşananlardır. O dönem olanlar o günden bugüne yaşanmaya devam ediyor.

Şimdi heybeden bahsediyor. Yargıya nasıl hakim olduğunu, ona nasıl her şeyin bilgi olarak aktığını pervasızca paylaşıyorlar. Bundan daha somut bir delil olamaz. 

Yargının siyasallaşması soyut bir kavram değil şu anda, hayatın bir parçası haline gelmiştir. Bu millet sizi bu güzel Cumhuriyet tarihinden silip atacak. Bu kadar net. Başka bir kurtuluşu da yok. Çünkü kendilerini yetkiyi geçici süre milletten alan bir hükümet olarak değil milletin üstünde bir güç olarak, devletin tek sahibi olarak görüyorlar. Millet neymiş ki, esas olan şahsım, bu kadar net. 

Adalet mülkün temelidir ve devletin, birliğin düzenin harcı adalettir. Adaletin olmadığı yerde devlet de dirlik de düzen de kalmaz. Bugün de, benim kardeşim, çalışma arkadaşım Cem Aydın'ı ifade için çağırıyorsun sözüm ona, 7-8 polisle baskın yapıyorsun. Neymiş bizim gözümüzü korkutacakmış, senin amacın milletin gözünü korkutmak. Başsavcıya sesleniyorum, biz senin evlatlarını bile bu muameleden korumak için seni yöneten bu aklı söküp atacağız. Söküp atacağız ki senin evlatlarını sabah evinden kimse almasın. 

Senin zihninden geçen fikirleri bu memleketin her yerinden söküp atacağız ki senin ailene de huzuru temin edelim. Bizim hedefimiz bu. Bu kötü niyetli insanlardan bu ülkeyi temizlememiz lazım, başka yolu yok, başka çaremiz yok ve herkes bilsin ki başaracağız. Biz hesap veririz, hesap vermeyi biliriz ama usulüne uygun yapacaksınız.'