Erzurum Tarihi: Bölgedeki Eski Yerleşim Yerleri

Erzurum şehri, günümüzde Fırat Nehri'nin geçtiği ovanın güneydoğusunda, Palandöken Dağları'nın kuzey eteklerinde bulunur. Bu bölgede yapılan araştırmalar, Erzurum'un dışında da çeşitli yerleşim alanlarının olduğunu göstermektedir. Burası, geçmişten günümüze insanların yerleştiği bir kültür merkezi olmuştur, çünkü bölgenin ulaşım imkânları, su kaynakları ve tahıl üretimine uygun ovaları vardır.

Bu bölgedeki eski yerleşim merkezlerinden biri "Karaz" olarak bilinir ve günümüzde "Kahramanlar" köyüne yakındır. Burada elde edilen arkeolojik buluntular, bölgenin geçim koşulları, yerleşim şekli, ekonomi ve çevre ile ilişkileri hakkında önemli bilgiler sunar. Bu bölgeye tarih boyunca Hattiler, Hititler, Hurriler, Urartular, Kimmerler, Saka (İskit) Türkleri, Medler, Persler, Makedonyalı İskender, Selevkoslar, Partlar, Romalılar, Sasaniler, Araplar, Gürcüler, Saltuklular, Selçuklular, Moğollar, İlhanlılar, Karakoyunlular, Timurlular, Akkoyunlular, Safeviler ve Osmanlılar hükmetmiştir.

Ayrıca Erzurum Ovası'nın kuzeybatısında "Viranşehir" olarak bilinen eski yerleşim merkezlerinin bulunduğu da bilinmektedir.

Bugünkü Erzurum ve Şehre Verilen İsimler

Erzurum'un bulunduğu yer, Ortaçağ'da ovanın en önemli müstahkem şehri olarak öne çıktı. Erzurum kalesi ve şehri önce küçük bir yerleşim yeri olarak varlığını sürdürdü, ancak Roma İmparatoru Theodosius'un ismini taşıyan bir kale inşa edildikten sonra şehir olarak gelişti. Bu eski yerleşim yerine "Karin, Karna, Garin, Karnoi Kalhak" gibi isimler verildi. Araplar bu ismi "Kâlîkalâ" olarak uyarladılar. Erzurum Kalesi'nin bulunduğu yerde ise daha önce "Kale Arxe" adlı bir köy olduğu söylenir.

Türkler, aynı yere "Karun-ili" dediler. Kitab-ı Dede Korkut'ta, Türklerin Karun-ili ile Erzurum'u kastettikleri belirtilir. İlk zamanlar Türk hâkimiyeti altındayken, "Erzenü'r-Rum" olarak adlandırılan şehir, zamanla "Erzurum" şeklini aldı.

Erzurum, Doğu Roma İmparatorluğu döneminde ticaret merkezi haline getirildi. Şehir, Justinianus zamanında önemli imar faaliyetleri gördü ve şehrin etrafına güçlü bir surla çevrildi. İpek üretiminin gelişmesi, İpekyolu ticaretini etkiledi ve Erzurum'un büyümesine katkı sağladı. Ancak Bizans-Sasani mücadeleleri şehri tahrip etti.

Şehrin Müslümanların Eline Geçişi

Erzurum Kalesi, kuruluşundan Sâsânilerin Araplara yenildiği 642 tarihli Nihavent Savaşı’na kadar Romalılarla İranlılar arasında, bu savaştan sonra ise Romalılarla Müslüman Araplar arasında bir sınır kalesi oldu. Kale, belirtilen savaştan sonra Araplar tarafından tehdit edilmeye başlandı. Muaviye tarafından Suriye valisi olarak atanan Habib bin Mesleme, 642/43’te bölgeye gelerek Theodosiopolis’e kadarki bölgeyi yağmaladı. Nihayet bu sağlam kale, aynı kişi tarafından 653 yılında fethedildi.

Şehir 949 yılına kadar Araplar ile Bizans arasında sık sık el değiştirse de, daha çok Araplar tarafından yönetildi. Erzurum bir gaza üssü haline getirildi. Bilhassa Türkistan’dan gönüllü İslam mücahitleri şehre yerleştirildi. Özellikle Abbasiler döneminde (750-1258) şehirde çeşitli vakıflar kuruldu ve ticarî hayat fevkalade gelişti. Burası, Bizans memleketlerine bir “giriş kapısı” olduğundan, Müslüman tacirler buradan hareket edip İslam ve Hristiyan ülkelerine ait malları mübadele ediyorlardı. Erzurum’dan hareket eden tacirler, Trabzon’a gider; orada Hazar, Bulgar ve Peçeneklerden gelen kürkleri, deri eşyayı, Rum ketenlerini alır ve Müslümanların mamüllerini satarlardı. Aynı şekilde doğu vilayetlerinde üretilen dibâ ve bozyün gibi ipekliler, Erzurum üzerinden Bizans’a ve aynı zamanda İslam coğrafyasına ihraç ediliyordu.

Bu dönemde Erzurum’un nüfus yapısı da kısmen değişmiştir. Bilhassa Türkistan’dan gelen İslam mücahitleri buraya yerleşmiş, zengin İslamî vakıflar kurulmuş ve şehir bir hayli kalkınmıştır. Arapların yanı sıra, Rumlar, Gürcüler, Ermeniler ve Yahudiler de şehirde yaşamaktaydı. Hıristiyan olanlar, cizye ve haraç gibi vergiler dışında herhangi bir mükellefiyete maruz kalmamışlardı.

Erzurum, 994’ten 1000 yılına kadar süren kısa bir Gürcü hâkimiyetinden sonra, tekrar Bizans İmparatorluğu'nun idari birimlerinden birinin merkezi olmuş ve doğudan gelecek akınlara karşı yeniden tamir ve tahkim edilmiştir. Bu ikinci Bizans döneminde Erzurum, Trabzon’dan gelen ticaret yolu üzerindeki önemli bir şehir olma özelliğini sürdürdü ve ticarî yönden gelişti.

Selçuklular Döneminde Erzurum

11. yüzyılın ikinci yarısından itibaren Abbasî halifelerinin fiilen Selçuklu hâkimiyetine girmesi sonucu, Araplar bu bölgeden çekilmiş ve Selçuklu-Bizans mücadelesi başlamıştı.

1048’de İbrahim Yınal ve Kutalmış komutasındaki Selçuklu orduları Erzurum’un 15 km. kuzey batısındaki Erzen (Ardze) önüne gelerek şehri kuşatmışlardı. Şehir halkı, önce şehrin dışında mukavemet etmeye çalışmışlar, fakat dayanamayacaklarını anlayınca, şehre çekilerek direnişlerine devam etmişlerdi. Şehir bu şekilde altı gün dayanabilmişti. Muhasaranın uzadığını gören İbrahim Yınal, şehri ateşe verdi. Erzen bu istiladan sonra, bir daha eski halini alamadı. Şehrin sağ kalan halkı Theodosiopolis’e, yani bugünkü Erzurum Kalesi’ne sığındı.

Türklerin Erzurum'da temelli olarak yerleşmesi, Malazgirt Zaferi sonrasında gerçekleşmiştir. Doğu Roma İmparatoru Romanos Diogenes, Malazgirt’teki kader savaşına giderken, ordularını Erzurum’da toplamıştı. Grekler, Ruslar, Alanlar, Gürcüler, Ermeniler, Franklar, Normanlar, hatta Karadeniz’in kuzeyindeki bozkırlardan gelmiş olan Hazar, Kıpçak ve Uz/Oğuz Türkleri Erzurum Kalesi’nde bir araya gelmişti. Farklı kaynakların belirttiğine göre kaledeki askerlerin sayısı 200.000 ila 400.000 arasındaydı. Böylece Doğu Romalılar, hazırlıklarını Erzurum’da tamamlamıştı. Fakat bu hazırlıklar beklenen sonucu vermedi. Malazgirt’teki meydan muharebesi Türklerin zaferi ile sonuçlandı.

Romanos Diogenes’i Malazgirt’te mağlup eden Sultan Alparslan, esir bir imparatoru elde tutmanın bir işe yaramayacağını düşünerek, onun bir an önce İstanbul’a varıp tahtını sağlama alması için, onunla bir anlaşma imzalamış ve yanına bir miktar asker verip İstanbul’a göndermişti. Bu anlaşmaya göre Erzurum-Malatya-Tarsus hattı Selçuklulara bırakılacaktı. Malazgirt hezimetinden sonra Erzurum’a gelerek para ve asker toplamaya başlayan Diogenes, İstanbul yolundayken, üvey oğlu Mihail Dukas’ın tahtı ele geçirdiğini öğrendi. Sultan’la yapmış olduğu anlaşma, artık geçersizdi. Bunun üzerine Sultan Alparslan, emrindeki Türkmen beylerine “Bundan böyle aslan yavruları olunuz; yeryüzünden gece gündüz kartal gibi uçunuz…” diyerek, Anadolu’nun fethine başlamalarını emretti.

Erzurum, işte bu emir doğrultusunda, Saltuk Bey tarafından fethedildi. 1071 sonrasında kurulan Saltuklu Beyliği’nin yöneticileri arasında, İçkaledeki Tepsi Minare ve mescidi inşa ettiren Ziyaeddin Gazi, Ulucami’yi yaptıran Nasıreddin Muhammed ve Tercan’daki meşhur kervansarayı yaptıran Mamahatun gibi önemli şahsiyetler vardır.

12. yüzyılın sonlarında gücünü kaybeden Saltuklu Beyliği’ne Anadolu Selçuklu Sultanı II. Rükneddin Süleymanşah tarafından 1202’de son verilmiştir.

Selçuklular, Saltuklulardan sonra Erzurum'da hüküm süren ikinci Türk hânedanı olmuşlar ve 1230’a kadar hüküm sürmüşlerdir. Erzurum Selçuklularının kurucusu Mugiseddin Tuğrulşah’tır. Tuğrulşah Selçuklu yöneticileri içinde hatırı sayılır bir mevkie sahipti. Hükmettiği Erzurum emaretini Ahlat’tan Amasya’ya kadar genişletmeyi başarmıştı. Eyyübiler ve Gürcülerle sonu gelmez savaşlara tutuşmuş, hatta bir ara Gürcistan’a bile hükmetmişti. Kuzeyinde ise Trabzon’daki Rum Komnenos Krallığı gibi önemli bir devlet bulunuyordu.

Tuğrulşah’ın 1225’te ölümü üzerine, yerine oğlu Rükneddin Cihanşah geçti. Cihanşah’ın hükümdarlık yılları, doğudan batıya doğru hızla yayılan Moğol tehlikesinin Erzurum ve çevresinde etkisini göstermeye başladığı yıllardı. Bu Moğol etkisi, önce Harzemşahları sonra Selçukluları ortadan kaldıracak olan büyük bir tehlikenin ilk işaretleriydi. İşin ilginç taraflarından biri, Moğollar doğudan Harzemşah topraklarına saldırırken, Harzemşahlar batıda Selçukluları tehdit etmekteydi.

İşte böyle bir ortamda iktidara gelmiş olan Rüknettin Cihanşah, Anadolu Selçuklularından ayrılıp bağımsız bir devlet olmak için, Alaattin Keykubat’a karşı Celalettin Harzemşah ile işbirliği yaptı. Bu işbirliği 1230’daki Yassıçemen Savaşı’nda Alaattin Keykubat ile Rüknettin Cihanşah’ı karşı karşıya getirdi. Erzincan yakınlarındaki bu savaşta, Alaattin Keykubat’ın yanında Eyyübi meliklerinden Melik Eşref; Celalettin Harzemşah’ın yanında ise Erzurum Selçuklularının meliki Rüknettin Cihanşah vardı.

Yassıçemen Savaşı’nı kazanan Alaattin Keykubat, ordusuyla birlikte Erzurum’a yürüdü ve amcasının oğlu olan Rüknettin Cihanşah’ın iktidarına son verdi. Keykubat’ın Erzurum’u almasıyla birlikte, şehirde hüküm süren ikinci Türk hânedanı da ortadan kalkmış; Erzurum doğrudan merkeze bağlanmıştı.

Türkiye Selçuklularının en büyük hükümdarı olan ve bu devlete “azamet devri”ni yaşatan Alaattin Keykubat’ın Erzurum’u ele geçirmesinin temel nedeni, yaklaşmakta olan Moğol tehlikesini bertaraf edebilmekti. Çünkü bu tehlikeli saldırganlar karşısında, ancak kendi akrabaları tarafından yönetilen küçük beylikleri ortadan kaldırmak ve gücü tek elde toplamak suretiyle başarılı olabilirdi. Bu siyasetin tatbikinin ilk şartı Erzurum’u ele geçirmekti. Zira bir taraftan Gürcüler, diğer taraftan Trabzon Rum Krallığı ile sınır olan Erzurum, Moğolların Anadolu’ya girmek için kullanabilecekleri önemli bir kapıydı.

Erzurum’da, Türkiye Selçuklularının hâkimiyeti 1230’da başladı. Alaattin Keykubad, Mübarizeddin Çavlı isimli komutanını Erzurum’a subaşı olarak tayin etti. Bu sırada Harzemşah Devleti’nin ortadan kalkması sonucunda uç bölge durumuna gelen Erzurum, Moğol istilasına açık hale gelmiş ve Moğolların önünden batıya doğru kaçan Türkmenlerin akınına uğramıştı. Oğuzların Kayı boyundan bir grup da 1232-33 tarihlerinde Ertuğrul Gazi liderliğinde Erzurum yöresine gelmişti.

Erzincan ve Erzurum’dan sonra Ahlat’a inen ve bu önemli Türk şehrini Eyyübilerden alan Alaattin Keykubat, böylece Ahlat-Erzurum-Erzincan hattını kuvvetli bir savunma hattı haline getirdi. Nitekim Alaattin Keykubat’ın 1237’deki ölümüne kadar bu bölgeye herhangi bir Moğol saldırısı gerçekleşmedi.

Bu tarihten bir müddet sonra, 1240’ta Anadolu'da çıkan Babaî isyanından faydalanan Moğol komutanı Baycu Noyan, 1242’de Erzurum'u kuşattı. Şehir, içeriden bir ihanet sonucu Moğolların eline geçince, tarihinde ilk defa olarak büyük bir tahribata ve yağmaya maruz kaldı. Türkiye Selçuklu Devleti’nin 1243’teki Kösedağ yenilgisinden sonra Batı Moğollarının hâkimiyetini tanımasıyla Erzurum, bir Selçuklu vilayeti olarak varlığını devam ettirdi. Bu devletin 1256’da kurulan Moğol İlhanlı Devleti’ne tabi olmasıyla birlikte, bu kez İlhanlılara bağlı bir Selçuklu vilayeti oldu. Bununla birlikte Türkiye Selçuklu Devleti 1308’de kesin olarak yıkılınca, doğrudan İlhanlı valileri tarafından idare edilmeye başlandı.

Osmanlılar Dönemi

Erzurum'un İslamlaşması ve Selçuklu Dönemi: Erzurum, tarih boyunca farklı medeniyetlerin hüküm sürdüğü bir bölge olmuştur. İslam'ın yayılması sonrasında, Erzurum bölgesi Müslümanların hâkimiyetine girmiş ve 11. yüzyılda Selçuklu Sultanı Alp Arslan tarafından Bizans İmparatorluğu'ndan alınmıştır. Malazgirt Meydan Muharebesi'nde (1071) Bizans İmparatoru IV. Romanos Diogenes ile Alp Arslan arasındaki anlaşma sonucunda Erzurum, Selçuklulara bırakılmıştır. Erzurum, bu dönemde önemli bir kültürel ve ticaret merkezi haline gelmiştir.

Selçuklu ve Saltuklu Dönemi: Selçukluların ardından Erzurum, Saltuklu Beyliği'nin yönetimine girmiştir. İçkaledeki Tepsi Minare ve mescidi inşa ettiren Ziyaeddin Gazi, Ulucami'yi yaptıran Nasıreddin Muhammed ve Tercan'daki ünlü kervansarayı yaptıran Mamahatun gibi önemli şahsiyetler bu dönemde etkili olmuştur. Ancak 12. yüzyılın sonlarında Saltuklu Beyliği güç kaybetmiş ve 1202'de sona ermiştir. Bu tarihten sonra Erzurum, Anadolu Selçukluları'nın yönetimine girmiştir. Mugiseddin Tuğrulşah ve oğlu Rükneddin Cihanşah dönemlerinde Erzurum'da hüküm sürmüşlerdir.

Osmanlı Dönemi: Osmanlılar, 1518'de Erzurum'u ele geçirmiştir. Bu dönemde şehir, stratejik bir öneme sahip olmuş ve Osmanlı hükümeti tarafından önemli bir askeri ve ticari merkez olarak değerlendirilmiştir. Erzurum, Türk-Osmanlı hâkimiyeti altında önemli bir vilayet haline gelmiş ve bu bölgenin yöneticileri, devletin en üst düzey yöneticileri arasında yer almıştır. Şehir ve çevresi, Osmanlıların Gürcistan ve İran ile yaptığı savaşlarda stratejik bir üs olarak kullanılmıştır.

19. Yüzyıl ve Rus İşgali: 19. yüzyıl boyunca Rus tehdidi, Erzurum'un yeniden askeri önem kazanmasına neden olmuştur. Ruslar, 1828-1829 Osmanlı-Rus Savaşı sırasında Erzurum'u ele geçirmiş, ancak 14 Eylül 1829'da imzalanan Edirne Antlaşması ile şehri geri vermiştir. Bu işgal, şehrin fiziksel durumuna ve nüfusuna büyük zarar vermiştir. Bununla birlikte, uluslararası ticarette yaşanan gelişmeler, Erzurum'un ekonomik toparlanmasına yardımcı olmuştur.

Milli Mücadele Dönemi: I. Dünya Savaşı'nın sonunda, Erzurum, Ruslar tarafından üçüncü kez işgal edilmiştir. Ancak 1917'deki Bolşevik İhtilali sonucu Ruslar çekilmek zorunda kalmış, şehirde kalan Ermenilerin Müslümanlara yönelik katliamları büyük bir insani trajediye yol açmıştır. Kâzım Karabekir Paşa komutasındaki Türk askerleri 12 Mart 1918'de Erzurum'u geri almıştır.

Kurtuluş Savaşı ve Erzurum Kongresi: I. Dünya Savaşı sonrası Mondros Mütarekesi ile Erzurum, Ermeni meselesi yeniden gündeme gelmiştir. Mustafa Kemal Paşa'nın liderliğindeki Temsil Heyeti, Erzurum Kongresi'ni düzenleyerek Milli Mücadele hareketini başlatmıştır. Bu kongre, Türkiye Cumhuriyeti'nin kuruluşuna giden yolda önemli bir kilometre taşıdır.

Erzurum, tarihi boyunca birçok medeniyete ev sahipliği yapmış, stratejik bir öneme sahip olmuş ve Milli Mücadele'nin başladığı yerlerden biri olmuştur. Günümüzde de bu tarihi mirasını yaşatmaktadır.

Erzurum Haritası: Türkiye'nin Doğusundaki İnci Şehir

Doğu Anadolu Bölgesi'nde bulunan Erzurum, Türkiye'nin en büyük ve tarihi şehirlerinden biridir. Aynı zamanda doğu tarafındaki en büyük şehir olma özelliği taşır ve nüfusuyla ülkemizin en kalabalık 29. şehri olarak kabul edilir. Erzurum'un coğrafi konumu oldukça dikkat çekicidir; bir kısmı Karadeniz Bölgesi sınırları içerisindedir ve denizden sadece 1.9 kilometre yükseklikte yer alır.

Tarihi ve Kültürel Zenginlikler

Erzurum, zengin tarihine ve kültürel mirasına sahip bir şehirdir. Tarih boyunca pek çok medeniyete ev sahipliği yapmıştır. Anadolu'daki ilk yerleşim yerlerinden biri olarak köklü bir geçmişe sahiptir ve bu geçmiş günümüzde tarihi yapıları, müzeleri ve gelenekleriyle hala canlı bir şekilde yaşatılmaktadır.

İpek Yolu'nun Merkezi

Erzurum, İpek Yolu'nun önemli bir geçiş noktasında yer almasıyla da öne çıkar. İpek Yolu, tarih boyunca Orta Asya'dan başlayarak Asya ile Avrupa arasında önemli bir ticaret yolunu temsil etti. Erzurum, bu yolun üzerinde konumlanmış ve tüccarların ve gezginlerin uğrak noktalarından biri olmuştur.

Tarım ve Hayvancılık

Erzurum'un ekonomisi tarım ve hayvancılığa dayalıdır. Verimli toprakları sayesinde tarım ürünleri yetiştirilirken, özellikle koyun ve keçi yetiştiriciliği yaygındır. Bu zenginlikler, şehre doğal ve organik ürünler sunar.

Kış Turizmi

Erzurum, Palandöken Dağı'nın eteklerinde konumlandığı için kış sporları tutkunları için bir cennettir. Palandöken, Türkiye'nin en önemli kayak merkezlerinden biridir ve her yıl binlerce ziyaretçiyi ağırlar. Aynı zamanda bu dağlar, snowboard, snowkite ve diğer kış sporları için de ideal bir ortam sunar.

Erzurum'un benzersiz coğrafyası, tarihi zenginlikleri, kültürel çeşitliliği ve kış turizmiyle dikkat çekiyor. Bu şehir, hem tarihseverlerin hem de doğa tutkunlarının ilgisini çekiyor, ziyaretçilerine unutulmaz deneyimler sunuyor.

Erzurum'da Tadılması Gereken Lezzetler

Erzurum, zengin ve lezzetli mutfağıyla ünlüdür. Şehirde tadabileceğiniz bazı unutulmaz lezzetler şunlardır:

Çiriş Pancarı: Erzurum'un geleneksel bir lezzeti olan bu pancar yemeği, yoğurt ve sarımsakla servis edilir.

Su Böreği: İnce hamurun kat kat üst üste konulup süt ve yumurta karışımıyla pişirilerek hazırlanan nefis bir börek çeşididir.

Kadayıf Dolması: İnce tel kadayıfın içi ceviz, şeker ve tarçınla doldurulup kaymakla servis edilen tatlı bir lezzettir.

Aşotulu Ayran Aşı Çorbası: Ayran, buğday unu ve nane ile hazırlanan bu çorba, özellikle yaz aylarında serinletici bir lezzettir.

Şalgam Dolması: İçi özel malzemelerle doldurulan şalgamlar, yoğurtla birlikte servis edilir.

Çırtma: Kırmızı biber, tereyağı ve kuşbaşı etle hazırlanan bu yemek, baharatlı ve doyurucu bir lezzettir.

Hasuta: Ispanak, tereyağı ve yoğurtla hazırlanan geleneksel bir Erzurum yemeğidir.

Lalanga: Hamur işi sevenler için ideal olan lalanga, kızarmış hamur şeritlerinin bal veya pekmezle tatlandırılmasıyla yapılır.

Dut Çullaması: Kızılcık veya dut pekmezi ile yapılan bu lezzetli tatlı, geleneksel bir Erzurum tatlısıdır.

Erzurum'da Gezilecek Yerler

Erzurum, tarihi ve doğal güzellikleriyle dikkat çeken bir şehirdir. Şehirde gezilecek yerlerden bazıları şunlardır:

Erzurum Kalesi: Roma İmparatoru Theodosius dönemine ait olan bu kale, şehrin tarihi sembollerinden biridir. Günümüzde askeri amaçlarla kullanılmaktadır.

Narman Peri Bacaları: Kırmızı renkli ve ilginç şekilleriyle ünlü olan Narman Peri Bacaları, Narman ilçesinde yer alır ve doğa harikası bir görüntü sunar.

Tortum Şelalesi: Dünyanın en büyük şelalelerinden biri olarak kabul edilen Tortum Şelalesi, muhteşem bir doğa güzelliği sunar ve ziyaretçileri büyüler.

Erzurum, hem lezzetli mutfağıyla hem de tarihi ve doğal güzellikleriyle unutulmaz bir şehir deneyimi sunar. Bu şehri ziyaret ettiğinizde, hem lezzetli yemeklerin tadını çıkarabilir hem de eşsiz manzaraların keyfini sürebilirsiniz.

Erzurum'un Kaç İlçesi Var?

Erzurum, doğal güzellikleri, tarihi zenginlikleri ve kültürel çeşitliliği ile ülkemizin kuzeydoğusunda yer alan önemli bir şehir. Erzurum, aynı zamanda 20 farklı ilçesiyle bu güzellikleri paylaşıyor. İşte Erzurum'un ilçeleri:

Erzurum'un 20 İlçesi İle Tanışın

  1. Aşkale: Doğal güzellikleri ve tarihi zenginlikleri ile ünlü Aşkale ilçesi.

  2. Aziziye: Erzurum'un merkez ilçelerinden biri olan Aziziye.

  3. Çat: Doğal peyzajı ve tarihi yapılarıyla göz kamaştıran Çat.

  4. Hınıs: Tarihi ve kültürel değerleri ile dikkat çeken Hınıs ilçesi.

  5. Horasan: Doğanın huzurlu kollarında güzel bir yer olan Horasan.

  6. İspir: Tarihi geçmişi ve doğal güzellikleri ile İspir.

  7. Karayazı: Karadeniz'in yeşilini ve Karayazı'nın güzelliklerini keşfedin.

  8. Karaçoban: Sessizliği ve doğanın tadını çıkarabileceğiniz Karaçoban.

  9. Köprüköy: Nehirleri ve tarihi köprüleri ile ünlü Köprüköy.

  10. Narman: Narman Kalesi ve Narman Peribacaları'nın bulunduğu ilçe.

  11. Palandöken: Kayak meraklıları için vazgeçilmez olan Palandöken.

  12. Olur: Doğal güzelliklerle çevrili Olur ilçesi.

  13. Oltu: Oltu Taşı ile ünlü Oltu ilçesi.

  14. Pazaryolu: Tarihi ve kültürel zenginlikleri ile Pazaryolu.

  15. Pasinler: Eşsiz doğası ve tarihi ile Pasinler.

  16. Şenkaya: Geçmişten günümüze uzanan tarihi izler taşıyan Şenkaya.

  17. Tekman: Doğal güzellikleri ile Tekman ilçesi.

  18. Tortum: Tortum Gölü ve şelalesi ile ünlü ilçe.

  19. Uzundere: Doğa sporlarına meraklılar için Uzundere.

  20. Yakutiye: Erzurum'un merkez ilçelerinden biri olan Yakutiye.

Her biri kendine özgü güzelliklere sahip bu ilçeler, Erzurum'u gezmek isteyenler için keşfedilmeyi bekliyor. Tarihi mekanlar, doğal güzellikler ve kültürel mirasla dolu Erzurum'un her köşesi, ziyaretçilerine unutulmaz deneyimler sunuyor.

Erzurum'un En Pahalı İlçesi ve En Lüks Semti Neresi?

Erzurum'un en pahalı ilçesi, ortalama konut fiyatlarına göre Palandöken ilçesidir. Palandöken, Türkiye'nin en büyük kayak merkezine ev sahipliği yapması nedeniyle kış turizminde önemli bir yere sahiptir.

Erzurum'un en lüks semti ise, tarihi ve kültürel zenginliği ile Yakutiye ve Aziziye ilçeleridir. Aziziye, Osmanlı mimarisinin en güzel örneklerini barındıran camileri, türbeleri, kervansarayları ve hanları ile görülmeye değer bir yerdir. Aziziye'de yaşam kalitesi yüksektir ve sosyal imkanlar da oldukça fazladır.