GÜNDEM

Kudüs neden önemli? Kudüs'te ne var?

Abone Ol

Son günlerde gündem konusu olan Kudüs neden önemli? Kudüs'te ne var? Kudüs'ün tarihi ne? işte detaylar...

Kudüs nerede?

Eski Şehir olarak adlandırılan bölgenin doğusunda Kudüs’te Mescid-i Aksa bulunmaktadır. Bu bölge yaklaşık 144 dönümlük bir alandır ve Müslümanların ilk kıblesi olarak bilinir. Kubbet-üs-Sahra, Kıble Mescidi ve iki yüzden fazla eser bu bölgede yer almaktadır. Bu bölgenin en yüksek noktası, Kubbet-üs-Sahra’nın altında bulunan kaya olarak kabul edilir.

Kudüs neden önemli?

Kudüs, Yahudilik, Hristiyanlık ve İslam gibi üç büyük din için önemli bir şehirdir. Müslümanlar için Kudüs, Mekke ve Medine’den sonra en kutsal yerdir. İslam tarihinde Kudüs, 610 yılında ilk namaz yönü olarak belirlenmiştir ve Kur’an’a göre Hz. Muhammed (s.a.v.), 10 yıl sonra bu şehirdeki Mescid-i Aksa’dan göğe yükselmiştir.

Kur’an-ı Kerim’de Allah, İsra Suresi 1 ayette Mescid-i Aksa hakkında şöyle buyurmuştur:

“Bir gece, kendisine bazı âyetlerimizi gösterelim diye kulunu Mescid-i Harâm’dan çevresini mübarek kıldığımız Mescid-i Aksâ’ya götüren Allah eksikliklerden münezzehtir. O, gerçekten her şeyi işitmekte ve görmektedir."

(Isra Suresi/1)

Mescid-i Aksa’ya farklı birçok isim verilmiştir. Bunlardan en önemli üç tanesi şöyle sıralanabilir:

el-Mescidu’l-Aksâ: “el-Aksâ” kelimesi “en uzak” anlamına gelir. Mescid-i Haram’dan uzaklığına nispetle ve Mekke’ye en uzak mescit olması itibarıyla bu adı almıştır. Bu isimlendirme, Kur’an-ı Kerîm’deki İsrâ Sûresinin 1. ayetinde de aynı şekilde geçer.

el-Beytu’l-Mukaddes: “Mukaddes” kelimesi, “bereketli kılınmış, temiz ve kutsal” anlamlarına gelir. İslam dünyasından birçok bilgin bu kelimeyi sıkça kullanmıştır.

Beytu’l-Makdis: “el-Mescidu’l-Aksâ” adlandırmasından önce, yaygın olarak bu ifade kullanılmaktaydı. Hadislerin birçoğunda da Beytu’l-Mukaddes ibaresi geçmektedir. Örnek olarak, İsra ve Mirac hadisesini anlatırken Peygamber Efendimiz şu ifadeleri kullanır: “Sonra Ben ve Cebrâil beytu’l-makdis’e girdik ve her birimiz orada iki rekat namaz kıldık.”

Kudüs'ün tarihi önemi

M.Ö. 3500 şehrin ilk yerlileri

Hz. Nuh’un oğullarından biri olan Ham, bugün Kudüs ve civarını miras olarak almıştır. Bu bölge, Ham’ın Kenan adlı oğlunun zamanında ilk defa yerleşime açıldığı için, eski yazılarda “Kenan ülkesi” diye anılır. Hz. Nuh ve oğullarının bu topraklarla ilgili bağlantısı hakkında, İslâmî kaynaklarda da “Kenan bölgeleri” ifadesi kullanılmıştır, ancak kesin bir bilgi bulunmamaktadır. Arkeolojik bulgulara göre, Kudüs ve etrafında ilk insanlar M.Ö. 3500 civarında yaşamaya başlamışlardır. Tarihe göre, bu bölgenin ilk halkı, putperest göçmen kavimlerdir.

İlk işgalciler

Asur orduları M.Ö. 721 yılında Filistin topraklarına girdi ve kuzeydeki Israel Krallığı’nı yıktı. Yahudilerin birçoğunu esir alan Asurlular, güneydeki Kudüs şehrini de ele geçirmek için harekete geçti. Tevrat’ta da bahsedilen bu kuşatma, Yahudi kaynaklarında pek çok mucizeyle anlatılmaktadır. Ancak Asur Kralı Sanherip, askerleri arasında çıkan salgın hastalıklar nedeniyle kuşatmayı sonlandırmak zorunda kaldı ve bugünkü Irak sınırları içindeki Ninova’ya geri döndü.

Adalet ve huzurun dönüşü

638 yılında, İslâm orduları Kudüs’ü kuşattı. Şehrin yöneticisi Patrik Sophronius, şehri ancak Müslümanların lideri Ömer bin Hattab gelirse teslim edeceğini bildirdi. Bunun üzerine Hz. Ömer Kudüs’e doğru yola çıktı. Şehre vardığında, Kudüs’ün farklı dinlere mensup insanlarına haklarını koruyan bir ferman verdi. Bu ferman, Kudüs’teki birçok dinî uygulamanın temelini oluşturur. Hz. Ömer, şehri dolaşırken Beyt-i Makdis’in nerede olduğunu sordu. Bugün Mescid-i Aksâ olarak bilinen yerde bir mescit yaptırdı.

İslam sanatının zinciri

Kudüs’ün şanına yakışır bir anıt eser yapmak isteyen Emevî halife Abdulmelik bin Mervan, gerekli planları yaptırdı ve gayrimüslimlerin de arasında olduğu bir grup usta, inşaata başladı. 691 yılında tamamlanan eser, Kıyâme Kilisesi’nden daha yüksek olan kubbesiyle ve görkemiyle dikkat çekiyordu. Yahudilikte Hz. İbrahim’in, oğlu Hz. İshak’ı kurban etmek için seçtiği kayanın üzerine kurulan eserin adı, bu yüzden Kubbetu’s-Sahra oldu. Kubbetu’s-Sahra, bugüne kadar hiç yıkılmadan varlığını sürdüren en eski İslâm eseri olarak tarihte yerini aldı.

Kudüs'ün haçlılara teslimi

Beşinci Haçlı Seferi’ni püskürten Eyyûbîler, Salahaddîn Eyyûbî’nin yeğenleri Kâmil, Eşref ve Muazzam arasında iktidar mücadelesine girdi. Bu arada, Harzemşahlar doğudan batıya doğru yayılmaya başladı ve Eyyûbîler için büyük bir tehdit haline geldi. Kâmil, hem kardeşlerinin hem de Harzemşahların saldırısı altında kaldığını hissederek, Alman İmparatoru İkinci Friedrich ile görüşmeye başladı. Yaptığı anlaşma ile Filistin topraklarını Haçlılara savaşmadan bıraktı. Alman İmparatoru, 17 Mart 1229’da Kudüs’ü kan dökmeden aldı. Bu olay, İslâm âleminde büyük bir şaşkınlık ve Kâmil’e karşı büyük bir kızgınlık yarattı.

Kudüs'te ilk yahudi yerleşimi

Sir Moşe Montefiore, Kudüs’e her seferinde toprak edinmeyi hedefliyordu. 1850’li yıllarda bu isteğine kavuştu. Kudüs Rum Ortodoks Patrikhanesi’ne ait olan mülk ve arazilerden bir bölümü, Sir Montefiore tarafından alınarak Yahudilere verildi. Kudüs’ün batısındaki şehir duvarlarının dışında kalan Mişkenot Şaananim Mahallesi, 1860 yılında bitirilerek, buraya gelen Yahudi göçmenler yerleştirildi. Sir Montefiore’nin kendi parasıyla yaptırdığı ve fakir Yahudi yerleşimcilerin geçim kaynağı olması için kurduğu rüzgar değirmeni, bugün de onun adıyla anılıyor.

Bir devrin sonu

Osmanlı İmparatorluğu, Birinci Dünya Savaşı sonrasında Filistin’den ayrıldı. 9 Aralık 1917 tarihinde, İngiliz general Edmund Allenby, askerleriyle birlikte Kudüs’ü ele geçirdi. Eski şehre El Halil Kapısı’ndan giren Allenby, böylece İngiliz egemenliğini ilan etti. Filistin, 1920 yılında resmi olarak İngiliz mandası oldu. İngilizlerin Filistin ve Kudüs’teki yönetimi sorunlu ve zorlu bir dönemdi; sonunda İngilizler bölgeden çıkmaya karar verdiler ve bu da İsrail’in kurulmasına yol açan süreci başlattılar.