KÜLTÜR SANAT

Osmanlı’da yetişen tarihi isimlerin eğitim yolu

Abone Ol

Osmanlı’da eğitim sistemi nasıldı? Uzman Tarihçi Zafer Bilgi, Osmanlı’da çocukların yeteneklerine göre farklı hocalardan ders aldıklarını söyledi. Böylece çocuklar ilgi duydukları alanlarda uzmanlaşıyorlardı. Bilgi, “Bu eğitimle yetişenler Milli Mücadele’yi gerçekleştirdiler” dedi.

2023-2024 eğitim yılı başladı. Osmanlı’da eğitim sistemi nasıldı? Uzman Tarihçi Zafer Bilgi, Osmanlı’da çocukların 4 yaşında sıbyan mektebine başladıklarını, ortaokulda rüştiyeye, lisede de idadiye gittiklerini anlattı. Bilgi, çocukların yeteneklerine göre farklı hocalardan ders aldıklarını ve ilkokula ‘Besmeleyle Başlangıç’ töreniyle başladıklarını söyledi. Çocuğa sıbyan mektebinde Kuran-ı Kerim ve bugünkü Arapça, Farsça ve Osmanlıcanın özü olan eğitim verildiğini kaydeden Bilgi, "Sıbyan mektebinde talebelere aslında bir taraftan dini eğitim verilirdi. Diğer taraftan ise gelenek, görenek ve adab-ı muaşeret dersleri alırdı. Hayat bilgisi dersinin verildiği bir noktaydı. Öğrenci sıbyan mektebinden sonra 'rüştiye' dediğimiz kendi rüştünü ispatlamak anlamına gelen kısma geçerdi. Bu da Osmanlı'da ortaokulun karşılığıdır. Bir dönem Osmanlı' da bürokrasinin kemik kadrosu rüştiyelerden edinilmiş. Rüştiyede yetişenler devam ediyorsa 'İdadi' dediğimiz liselere geçiyorlardı. İdadiler, lise olarak biraz daha rüştünü ispat etmiş, derinleşebilecek kabiliyette kişilerden oluşuyordu. Osmanlı'daki liselerde biraz daha böyle orijinal ve şahsına münhasır liseler vardı. Mesela, Mekteb-i Sultani olan Galatasaray Lisesi, Çapa Fen Lisesi, Pertevniyal Lisesi, Darüşşafaka Lisesi, Vefa Lisesi" dedi.


"Osmanlı'da eğitimde gizil öğrenme gerçekleşiyor ve eğitimde istikrar sağlanmış oluyor"
Osmanlı'da ilkokullarda çok ilginç bir ayrıntının olduğunu belirten Bilgi, "Biz farkına varmadan büyük camilerin içerisine ilkokullar serpiştirmişiz. Osmanlı büyük camilerin avlusunda sıbyan mektepleri ile oraları bezemiş, süslemiş. Ayasofya Camii'nin içerisine girdiğinizde solda bir Sıbyan Mektebi vardır. Düşünün 4 ile 8 yaş arasında ufak ufak Kuran talebesi olan öğrenciler niye özellikle orada? Çünkü Ayasofya Medresesi de hemen yanı başındadır. Ayasofya Medresesi'ndeki hoca ile sıbyan mektebindeki yani Ayasofya İlkokulu'ndaki öğrenci bir araya geliyor. Avluda gizil öğrenme dediğimiz aslında pedagojide farkına varmadan öğrenciye öğretme çok kıymetlidir. İşte o gizil öğrenme gerçekleşiyor ve eğitimde istikrar sağlanmış oluyor. Süleymaniye Camii'nin medresesinin yanında yine bir sıbyan mektebi vardır. Bu sıbyan mektebi de çok önemlidir. Sıbyan mektebi ile medrese yan yana ve imarethane yani aş evi demektir. Müderrisin kullandığı aş eviyle, sıbyan mektebindeki ilkokul talebesinin kullandığı aş evi aynıdır. Bir alim nasıl olur, onu görüyor. O istikrar ve süreklilik sağlanmış oluyor. Bu aslında ince dokunuşlar. Bunlar Osmanlı'daki alimlerin sayısının artmasına vesile oluyor. Bu da bir kültürün daha 4 yaşındayken yani ilkokuldayken başladığının ispatıdır. Osmanlı diyor ki; ben eğitimi 4 yaşından itibaren sıbyan mektebinde başlatacağım. Ortaokulda yani rüştiye de iyice olgunlaştıracağım. Eğer özünde bir elmas tabiatı varsa bunu idadi de keşfediyor ve işliyor. Medresede artık Kaşıkçı Elması gibi düşünebiliriz bir pırlantaysa kendini gösterip etrafını aydınlatmış oluyor" dedi.


"Osmanlı'da son dönem müfredatına göre yetişenler Milli Mücadele’yi gerçekleştiren kişilerdir"
Osmanlı müfredatı incelendiğinde farklı ilimlerin öğrencinin kendi kabiliyetini keşfedebileceği şekilde aktarıldığını belirten Bilgi, "Mesela zooloji dediğimiz hayvan bilimleri mesela botanik dediğimiz hayat içerisinde ağaçların bilimleri. Bunlar hayat içindeki dersler olduğu için hayat bilgisi gibiydi. Bugün belki o kadar detaylandıramıyoruz. Osmanlı’da bir genç yürüdüğünde hangi ağaç hangi familyadan veya bir kediye, sürüngene baktığında bunları az çok kavrayabilecek düzeye geliyor. Bununla beraber hitabetler sağlıyor. Etkili bir hitabete sahip olacaksa derinleşebiliyor. Bununla beraber dini bir altyapı alıyor. Osmanlı’da hemen hemen her öğrenci eğer idadiyi bitirirse bir imam düzeyine gelebilecek düzeyde oluyor. Bunun yanında akademik derinliği devam ettireceği bir alan belirliyor. Fıkıh, akaid, tefsir gibi onda da İslami İlimlerde derinleşiyor. Eğer isterse de astronomi gibi tarih, coğrafya gibi bilimsel bir alanda da derinleşebiliyor. Varsa kabiliyeti bir alanda değil de birden fazla alanda ona uygun bir tarz da bir müfredat sunuluyor. Bu müfredata yetişenler ilginçtir ki Milli Mücadele’yi gerçekleştiren kişilerdir. Osmanlı’nın son dönemindeki liselerde yetişen kişiler veya Kuleli Askeri Lisesi, Soğukçeşme Askeri Rüştiyesi veya sıbyan mektebinde gibi askeri okullarda yetişenler bir şekilde milli mücadeleyi gerçekleştiriyorlar. Bugün Askeri Harbiye Müzesi’nde Mustafa Kemal’inde eğitim aldığını İsmet Paşa’nın, Kazım Karabekir’in, Ali Fuat Orbay’ın eğitim aldığını görüyoruz. Eğitim aldığı yere baktığımızda oralarda matematikten astronomiye, din ilimlerinden hitabete, müzikten resme hem dini hem dünyevi ilimleri gerektiği kadar verildiği ve öğrencinin bunun içerisinde derinleşeceği alanı seçeceği ve bir alanda değil birden fazla alanda uzmanlaşmak için dertlendiğini görüyoruz. Geniş bir coğrafya, bu coğrafya da Osmanlıca ile beraber Arapça ve Farsça bilmek zorunda. Bir de batı dili öğrenmesi gerekiyor. Osmanlı idadisinden mezun medreseye başlayacak öğrenciler bir Arapça, Farsça ve öz Türkçe terkibiyle başlamış oluyor. Bununla beraber son dönemde Fransızca öğreniyorlardı. O dönemin baskın diliydi. İşte Milli Mücadele’deki kadrolara baktığımızda zaten bu diller onların hemen hemen hepsinde var. Onlar açıp bir Mesnevi’den çok rahat bir Farsça beyit okurken bir taraftan da açıp bir Fransızcanın derinlemesine bir kitabını anlayabiliyorlardı. Bu Osmanlı’nın o zamanda kapladığı alanla da alakalıydı. Siz nereye hakimseniz ona uygun nesil yetiştiriyorsunuz. Bu topraklarda inşallah tekrar böyle bir nesil yetiştirmek nasip olur" dedi.