Günümüzde sünnet ile ilgili oldukça soru araştırılmaktadır. En çok merak edilen sorulardan biri ise sünnet olmak hangi dinlerde var veya hangi dinler sünnet olmaz gibi sorularının cevapları merak ediliyor. İşte detaylar haberimizde...
Sünnet olmak hangi dinlerde var?
Sünnet olmak hangi dinlerde var gibi sorular oldukça sorulmaktadır. Yahudi dininde erkek sünneti zorunludur, birçok Müslüman toplumda ve bazı Hristiyan toplumlarda ise gelenek haline gelmiştir. Sünnet, Yahudilikte Tanrı’nın İbrahim ve soyuna verdiği bir emir olarak kabul edilir. Yahudiler, erkek çocuklarını doğduktan sekiz gün sonra sünnet ettirirler.
Sünnet, Hristiyanlıkta havariler ve Paul tarafından gerekli görülmez. Ancak bazı Hristiyan topluluklar, özellikle Afrika, ABD ve Filipinler’de, sünneti dini bir zorunluluk olarak uygularlar.
Sünnet, Muhammed’in hayatında yer almaz. Onun biyografi yazarları ve bazı sahabeler, sünnetin peygamber döneminde yapılmadığını belirtirler. Sünnet, Kur’an’da geçmez. İslam’ın ilk dönemlerinde de sünnet konusunda bir tartışma olmaz. Arapların sünnet oranı bilinmez. Günümüzde Müslümanların çoğu, erkek sünnetini dini bir gereklilik olarak görürken, Afrika’da kadın sünneti de yaygındır. Sünnetin İslam’da yaygınlaşmasının, Yahudi kökenli Müslümanların etkisiyle olduğu düşünülür.
Yahudilikte sünnet
Yahudilikte sünnet, net bir şekilde emredilen ve özel bir anlam taşıyan dini bir tören olarak görülmektedir. Sünnet, Hz. İbrahim ile ortaya çıkmış ve asırlar boyunca devam etmiştir. Yahudilik için sünnet, Yahudileri diğer milletlerden ayıran en önemli işaret olmuştur. Yahudiler, kendilerine “sünnetsiz” diyen diğer milletlere karşı, Yahudi bir kadının sünnetli olmayan bir erkekle evlenmesine izin vermemişlerdir.
Ancak şöyle bir şartla razı olmuşlardır: “Kız kardeşimizi sünnetsiz birine veremeyiz, dediler. Bu bize ayıp olur. Ancak şunu kabul ederseniz olur: Bütün erkekleriniz bizim gibi sünnet olacak. O zaman kız alıp kız verebiliriz. Sizinle birlikte yaşayıp bir halk oluruz. Eğer kabul etmez, sünnet olmazsanız, kızımızı götürürüz.” Yahudilikte sünnet olmak, Yahudi topluluğuna katılmanın zorunlu bir koşulu olarak kabul edilse de; sadece sünnetli olmanın yetmeyeceği, aynı zamanda manevi ve ahlaki açıdan da sünnetin gereğini yerine getirmek gerektiği düşünülmüştür.
Tanrı, “Bedenen sünnetli olanları cezalandıracağım günler yaklaşıyor, diyor Rab. Mısır’ı, Yahuda’yı, Edom’u, Ammon’u, Moav’ı, saçlarını kesen çöl halkını hepsini cezalandıracağım. Çünkü bütün bu uluslar aslında sünnetsizdir, bütün İsrail halkı da kalben sünnetsizdir” 18 diyerek sünnetin sadece bedensel değil, aynı zamanda “kalplerin sünnet edilmesi” yani manevi-dini-ahlaki kurallara uyulması şeklinde de anlaşılması gerektiğini belirtmiştir. Ayrıca Tanrı, “Yüreği ve bedeni sünnet edilmemiş yabancıları mabedime soktunuz, bana yağ, kan sunarak mabedimi kirlettiniz. Böylece iğrenç davranışlarınızla antlaşmamı bozdunuz. Kutsal eşyalarıma ilişkin görevinizi yapmadınız. Mabedimde bu eşyalara bakmaları için başkalarını atadınız.
Rab Yahve şöyle diyor: Yüreği ve bedeni sünnet edilmemiş olanlar, İsrail halkı arasında yaşayan yabancılar, hiçbiri mabedime giremeyecek.” diyerek bedensel sünnet ile manevi sünnetin birbirini tamamladığına işaret etmiştir.
Tanah’ta, “Sünnet edilmemiş her erkek halktan kovulacaktır, çünkü antlaşmamı ihlal etmiş demektir” denilerek sünnet emrine uymayanların topluluktan çıkarılacağı söylenmiştir. Yahudi din alimlerine göre de sünnetsizlik günah sayılmaktadır; ancak bu durum Yahudi olma niteliğini kaybettirmez. Talmud’a göre bir Yahudi sünnetli olmasa da Yahudi kalır, bir yabancı da sünnetli olsa da “goy” kalır.
Çünkü bir kişiye Yahudi kimliği veren, aslında Yahudi bir anneden doğmuş olmasıdır.23 Yahudi kutsal kitabında kadın doğum yaptığında dini açıdan temiz olması için ne kadar süre beklemesi ve neler yapması gerektiği şöyle belirtilmiştir: “İsrail halkına söyle: Bir kadın hamile kalıp erkek çocuk doğurursa, adet gördüğü günler gibi yedi gün pis sayılacaktır. Çocuk sekizinci gün sünnet edilecek.” Burada sünnetin, kadının temizliği ile birlikte anılması, bu uygulamanın çocuğun hem dini açıdan temizlenmesi hem de temizlik ve sağlık amacıyla yapılması gerektiği şeklinde yorumlanmıştır.
İslamda sünnet
Kur’an-ı Kerim, Yahudi ve Hıristiyan toplumlarının geçmişini sık sık örnek olarak verir. Çünkü İslam, hem ilk müslümanların Sami kökenli olması hem de Arabistan’da doğması sebebiyle bu iki dinle yakın bir bağlantıya sahiptir. Bu yüzden, Yahudilikte dini bir buyruk, Hıristiyanlıkta ise sembolik bir anlam taşıyan sünnet olma konusu, İslam’ın nasıl baktığı açısından önemlidir.
Kur’an-ı Kerim’de sünnet olma ile ilgili net bir ayet bulunmamaktadır. Fakat, “Sonra da sana, Hakka yönelen İbrahim’in dinine uymayı vahyettik. O, Allah’a ortak koşanlardan değildi” ve “Bir zaman Rabbi İbrahim’i bir takım emirlerle denemiş, İbrahim onların hepsini yerine getirmiş de Rabbi şöyle demişti: Ben seni insanlara önder kılacağım”ayetlerinin sünnet olmayı ima ettiği ileri sürülmüştür.
Birinci ayette geçen “İbrahim’in dinine uyma” buyruğunun “sana vahyolunmayan bir hususta İbrahim’in dinine uyma” şeklinde yorumlanması gerektiği, sünnet olma ile ilgili ayet olmadığından, İbrahim’in ümmetinde sünnet olmanın zorunlu olduğu düşünülerek bu ayete dayanılarak İslam’da da sünnet olmanın vacip olduğu sonucuna varılabileceği savunulmuştur. İkinci ayetteki “bir takım emirler” ifadesinin ise temizlikle ilgili olduğu ve bunların içinde sünnet olmanın da bulunduğu iddia edilmiştir.
Hristiyanlıkta sünnet
Hıristiyanlık, Yahudiliğin bir kolu olarak ortaya çıkmış, ancak Roma ve Grek kültürlerinin etkisiyle farklılaşmıştır. Hıristiyanlık, Yahudi Kutsal Kitabı Tanah’ı saygı duyduğunu, ancak Tanrı’nın İsa ile yeni bir ahit/antlaşma yaptığını iddia etmiştir. Bu antlaşma, Tanrı’nın insanlara olan yaklaşımını ve isteklerini değiştirmiştir. İsa, Yahudilikteki bazı gelenek ve kuralları eleştirmiş, Pavlus ise Hıristiyanlığı Yahudiler dışındaki milletlere de açmış ve onlara Yahudi kanunlarına uyma zorunluluğu getirmemiştir. Bu durum, Hıristiyanlığın Yahudilikten bazı konularda ayrılmasına yol açmıştır. Bunlardan biri de sünnettir.
İsa ve ilk havarileri Yahudi toplumunda doğmuş ve Yahudi kurallarına göre sünnet edilmişlerdir. Hıristiyanlığın Kutsal Kitabı olan Yeni Ahit, İsa’nın ve Vaftizci Yahya’nın sekiz günlükken sünnet edildiklerini ve isimlerinin Tanrı tarafından verildiğini belirtir. İsa, Yahudilikte cumartesi günü de yapılan sünnet uygulamasını savunmuş, ancak cumartesi günü bir hastayı iyileştirdiği için Yahudilerin tepkisini çekmiştir. İsa, sünnetin önemine işaret ederken, cumartesi yasaklarının mantıksızlığına da dikkat çekmiştir.
Pavlus, Hıristiyanlığın yayılmasını kolaylaştırmak için, Yahudi olmayanlara sünnet gibi bazı dini yükümlülükleri getirmemiştir. Bu karar, Yahudi kanunlarına ne kadar uyulacağı konusunda tartışmalara neden olmuştur. Bu sorunu çözmek için Pavlus, Kudüs’te “Havariler Konsili”ni toplamış ve Yahudi olmayanların sünnet olmasına gerek olmadığını savunmuştur. Petrus da bu görüşü desteklemiş ve Tanrı’nın Yahudi olmayanlara da Kutsal Ruh’u verdiğini ve onları imanlarıyla arındırdığını söylemiştir
Hangi dinlerde sünnet olmaz?
Bazı dinler, örneğin İslam ve Yahudilik, sünneti dini bir vecibe veya adet olarak kabul eder. Fakat Hristiyanlıkta sünnet, dinen zorunlu değildir. Hristiyanlar, sünnetin kalbin kötü şeylerden temizlenmesi anlamına geldiğini mecazen anlarlar. Bu yüzden, Hristiyanların sünnetli olma oranı çok azdır. Sünnet olmayan dinler arasında Hristiyanlık öne çıkmaktadır.