Korkularımız yavaş yavaş gerçekleşmeye başladı. Bilim adamlarının uzun bir süredir ikaz ettiği ancak pek dikkate almadığımız gerçekler yavaş yavaş kendini göstermeye başladıç. İnsanğolunun bilinçsiz davranışları değişen doğa şartlarıyla birleşince yangın haberleri de peşisıra gelmeye başladı. 

Hava sıcaklıklarının ilkim normallerinin çok üzerinde seyretmesi nedeniyle ve büyük tahribata sebep olan orman yangınları peşisıra geldi. Bu büyük orman yangınları nedeniyle içinde yaşadığımız doğa ve ormanda yaşayan binlerce canlı türü büyük zarar gördü.

Sadece ülkemizde değil, orman dokusuna sahip İspanya, Yunanistan ve İtalya gibi aynı düzlemde bulunduğumuz Akdeniz ülkeleri ve Amerika, Kanada ve Avusturalya gibi farklı kıtalarda meydana gelen yangınlar insanlığı tehdit eder duruma geldi. Herkesin malumu, ormanlar dünyanın ciğerleri ve ve bu ciğerlerimiz her geçen gün yanarak kül oluyor. 

2024 yılında ülkemizde başlayan ve saha sıcaklıklarının artması ile ivme kazanan orman yangınları, sosyal medya mecralarıda dahil olmak üzere kitle iletişim araçları ile toplumda büyük bir yankı oluşturdu. Bir çok kişi televizyon kumandasını eline aldığında yangın haberi veren kanal var mı diye zapping yapıyor. Sosyal medya kullanıcıları anlık asayiş haberleri veren haber sitelerini tarıyor. Toplum yangınla yatıyor yangınla kalkıyor desek yanlış olmaz. 

Kolay değil ülkemiz 2024 yılının başından bugüne kadar toplam 1551 yangın vakası yaşadı. Bu rakam abartılı gelebilir size. Ama değil. Bu rakam bizzat Tarım ve Orman Bakanı İbrahim Yumaklı tarafından Haziran ayının 15'inde açıklandı. Bu yangınların 881'i orman, 670'i de ziraat yangını. Açıklamanın yapıldığı tarihten bu güne kadar 2 ay geçti. Bu iki ay zarfında kaç yangın yaşandı net olarak bilmiyoruz. Ama asıl büyük orman yangınlarının son iki ayda yaşandığını gayet iyi biliyoruz. Yetkililer önümüzdeki günlerde son rakamları açıkladığında bizde net olarak bilgi sahibi olmuş olacağız. 

Ülkemiz bütün imkanları ile yangını söndürmeye ve kontrol altına almaya gayret gösteriyor. Uçağından helikopteribe, arazözden itfaiyecisine kadar herkes üzerine düşeni yapıyor. Hatta halkımız eline geçirdiği kürekle, su doldurduğu tarım makinesi ve mobil tankerler ile durumdan vazife çıkarıp canla başla söndürme çalışmalarına dahil oluyor. Şunuda belirtmekte fayda var. Yangınla mücadeleye katılmış bir arkadaşım söyledi. Orman yangınları ile mücadele etmek, olayın içinde olmak sosyal medyadan göründüğü gibi değil. 

Türkiye bu yıl yaşadığı orman yangını afetine yönelik ciddi bir başarı örneği göstermiştir. Hatırlayın daha çok değil 3 yıl önce ülkemiz doğru dürüst uçabilen yangın helikopteri yangın uçağı olmamakla, ilkel yöntemlerle yangına müdahale etmekle suçlanıyordu. Bu gün nerede bir yangın olursa olsun 15-20 dakika içinde müdahale yapılıp, organizeli bir şekilde söndürma çalışmaları yapılıyor. Aşırı rüzgar ve arazinin ulaşılmaz olması malaesef yangınların uzamasına neden oluyor. 

Tabi birde şöyle bir durum var. Her olayda olduğu gibi orman yangınında da komplo teorileri birbiri ardına geldi. Özellikel sosyal medyada yaşanan bilgi kirliliği insanların kafasını ciddi oranda karıştırıyor. Her kafadan bir çok  şüphe ve senaryo dillendiriliyor. Bu yangınlara gerekçe olarak terör saldırısı ve rant amaçlı  diyenler olduğu gibi işi bir tık ileri boyuta taşıyıp  uluslararası istihbarat örgütlerini suçlayanlar bile çıktı. 

Ama öbür tarafta yetkililerin incelemesi sonucu bir çok yangının piknik ateşinden, sigara izmaritinden ve anız yangınından çıktığı tespit edildi. Hatta dibinde su kalmış bir pet şişenin, cam kırığının bile orman yangınlarına sebep olabileceği belirtiliyor. 

Öyle ya da böyle ormanlarımız yanıyor. İster insan faktörünü, ister doğa faktörünü isterse komplo teorilerini baz alalım. Ormanlarımız bir şekilde yanıyor. Burada üzerinde durulması gereken konu karşılığında ülke olarak biz ne yapıyoruz? Birey olarak ne yapıyoruz? Her gelen felaket beraberinde yeni çözüm yollarıda getirir. 

Yetkilierin, iklim şartlarında yaşanan değişiklikleride göz önüne alarak yeni bir çözüm planı üretmeleri gerektiğine inanıyorum. Çünkü önümüzde yıllarda elde ki imkanlarıda yetersiz kalacak gibi görünüyor.