Filistin ve İsrail arasında yaşanan savaş hali bize, Türk halkı olarak radikalizm ve terörizme karşı uyanık olmamız gerektiğini bir kez daha gösterdi.

Hamas  ile şu anda Netenyahu hükümeti arasında süren bir çatışma ve savaş söz konusu. Dikkatinizi çekerim Filistin ile  İsrail arasında bir savaştan bahsetmiyorum. Son yaşanan olaylara bu pencerede bakmak bence çok önemli.

İki hafta önce Hamas'ın İsrail'e saldırısıyla birlikte İsrail, Gazze'yi tamamen kuşatma altına aldı. Zaten Gazze, İsrail'in kuşatması altındaydı. Ama Netenyahu hükümetinin bizzat yaptığı açıklamaya göre bugüne kadar yapmadıkları şiddet, uygulamadıkları kadar eziyet kalmayacak gibi görünüyor. Hastane saldırısından tutun cami ve klise saldırılarına kadar patlayan mekanları gözönüne getirirsek, Netanyahu, tehdidinin hakkını verecek gibi görünüyor. 

İktidardaki Netanyahu Hükümeti, oradaki sivil okullara, hastahaneler, ibadethanelere saldırarak kuşatmayı ve çatışmayı  büyüterek başka bir noktaya taşıyacak. İleride savaşın evrileceği boyut şimdiden tahmin edilecek noktada değil.  Hamas ile Netenyahu Hükümeti arasında süren bu savaşın nereye evrilebileceği, hangi coğrafyaya sıçrayacağı şu an gündemi meşgul eden en önemli konu. ABD'nin savaş uçaklarını Akdeniz'e göndermesi, Rusya savaç uçağı Mig'lerin karadenizde sürekli devriye uçuşları yapması savaşın evrilebilebileceği noktayı göstermesi açısından ipuçları veriyor. 

Fakat daha önemli ve daha tehlike bir nokta var. O da, Hamas ve Netanyahu arasında başlayan bu savaşın İran'a ardından da Türkiye'ye sıçraması. Bu ne anlama geliyor? Bunun biraz perde arkasını analiz etmemiz gerekiyor. Her şeyden önce özellikle de radikalizmi ve son dönemlerde büyüyen soğuk savaş tehlikesini göz ardı etmemeliyiz.  Belki de Batı ülkelerinin ihtiyaç duyduğu, bir rakip cephe olarak karşımızda duran, "küresel terör" olarak tanımlanan bir radikalizm var. 

Ne demek bu? Ve bunun Türkiye'ye yansımaları nasıl olur? İran ile Hamas arasındaki ilişkiyi de özetleyen, İsrail'in de bundan sonra atacak olduğu adımların yönünü belirleyecek olan bir perspektif karşımızda duruyor.  Küresel terör örgütleri ya da küresel terörizm. Ve bununla birlikte Radikal İslamizm'in büyümesi. 

Öncelikle Hamas'a bakalım. Filistin Kurtuluş örgütünün dinci bir yapılanma olarak karşımıza çıkması söz konusu değildi. Hamas, Filistin'de yaşayan birçok insanın ve birçok ideolojinin ortak temelde birleşebileceği bir dava iken, tam da İsrail ile Filistin arasında bir anlaşma sağlanacak iken,  yani İzak Rabin ile Yaser Arafat arasında bir anlaşma yapılacak iken o dönemde kendisini belli eden bir örgüt olarak karşımıza çıkıyor. Aynen şu an Hamas'ın durduk yere İsrail'li sivil vatandaşlara saldırması gibi o dönemde ilk defa ortaya çıkan bu örgüt, ne zaman Filistin İsrail'le barış noktasında anlaşmaya varacak olsalar devreye girmiş ve ortalığı birbirine katmıştır. 

Radikalizm ve terör adına kendi milletine bile bu kadar kötülük yapan bir örgüt çok sinsi ve tehlikeli bir şekilde yoluna devam ediyor. Şimdi az önce konuşulan senoryoları aklımıza yeniden getirelim. İlerleyen süreçtre İran ve Türkiye'nin bu savaşın içine süreklenmek istemesinden bahsediyorum. 

İran yapmış olduğu açıklamalarla adeta yangına körükle gitmekte. Türkiye ise daha mutedil ve barışçıl açıklamalar yaparak, özellikle Dışişleri Bakanı Hakan Fidan'ın girişimleri ile konunun masada çözüme kavuşması için uğraşıyor. 

Gerek Suriye'den gerek Afganistan'dan kontrolsüz bir şekilde ülkemize gelerek Türkiye'nin dört bir yanına dağılmış olan binlerce militan aramızda geziyor olabilir. Dini duygularımız ile hareket ederek sokaklarda İsrail aleyhtarlığı yürüyüşler yapılmakta. Aman dikkat. Bu gösterilerin arasına karışan terörizm ve radikalizm yanlısı kişiler kalabalıkları yanlış yönlendirebilir. 
Türkiye'nin uluslararası camiada takındığı vakur, barışcıl, uzlaşmacı tavrını bizde protesto ve yürüyüşlerimizde sergilemeliyiz. Allah bu milleti radikalizm ve terörizmin kirli oyunlarından korusun.