Klasik bir cümle olacak ama biz yine yazalım. Türk Siyaseti ilginç bir dönemden geçiyor. 

Meral Akşener, partisinin Genel İdare Kurulu'nda alınan kararı gerekçe göstererek CHP ile işbirliği yapmayacağını açıklamasının artından, partisinde adeta yaprak dökümü yaşandı. Baktı ki, kendi A takımı bile dahil partisine hakim olamıyor ve dağılma sürecine girdi, strateji değiştirdi. 

Peki ne oldu da, kendisini meclise taşıyan bir partiye karşı bu kadar sert bir tepki gösterdi ve savaş ilan etti. Bence şunu gördü Meral hanım ; "Kendi A takımına hakim olamayan bir parti sahada seçmenine kesinlikle hakim olamaz." Bunun önlemini almam lazım dedi  ve CHP'nin çiçeği burnunda Genel Başkanı Özgür Özel'in sayısız olumlu adım ve söylemlerine karşı en ufak bir yapıcı adım atmayıp adeta çatışma ortamına zemin hazırladı. 

Görünen o ki İyi Parti bizim tahminimizin çok çok ötesinde büyük bir kriz yaşıyor. Durumun vehametini gören Akşener, ayakta kalmanın yegane şartı olarak klasik bir bir yolun içerisine girdi. Normal şartlarda iktidara muhalefet yapması gereken Akşener hedef değiştirerek dünya siyasetinde örneğine az raslanır bir hamle yaparak "muhalefete muhalefet" yapmaya başladı. İşin kolayına kaçtı ve klasik şark kurnazlığı ile muhalefet düzleminde bir çatışma ortamı oluşturarak, beni haklı bulanlar ve bulmayanlar diye cephe oluşturdu. 

İyi Parti lideri Meral Akşener; "Partimize kurumsal operasyon çekiliyor. Bunun arkasında CHP olduğu ortaya çıktı. Partimin iç işlerine kimseyi karıştırmam ve an itibariyle kılıçlarımız çektik" diyerek CHP ile adeta savaşı başlattı. Meral Akşener, partili bir belediye meclis üyesi üzerinden CHP'nin kendilerine ayar vermek istediğini ileri sürerek bu savaşı başlattı. Peki, bunun doğru olduğunu düşünürsek yapılması gereken bu tepkiyi vermekmitdi. 
Siz, CHP ile altılı masayı kurmuşsunuz, aylarca toplanıp belli kararlar almışsınız iktidar olma yolunda işbirliği yapmışsınız. Birlikte yürüdünüz bu partiye karşı en azından bir telefon açıp "Bu nedir? bunun arkasında CHP var mı? nedir bu rezillik diye bir sorulamaz mıydı.  Alınana cevaba karşı yeni bir strateji geliştirilemez miydi. Tabi ki böyle bir yol benimsenebilirdi. 

 Am gelinen süreç gösterdiki, İyi Parti'nin CHP'ye karşı takındığı net bir tavır var. Siz buna ister buna kompleks deyin, ister CHP'ye seçim kaybettirme gayreti deyin, ne derseniz deyin. İyi Parti, sebebini akıl ve mantıkla izah edemeyeceğimiz bir duruş sergiliyor. İyi Parti'nin  "işbirliği yapmayacağız" açıklamasını herkes anlar. Sonuçta genel idare kurulu bir karar almıştır. Doğrusuyla yanlışıyla bu kararın arkasında durulur. Ama İyi Parti bununla yetinmiyor. Meral Akşener diyor ki; "Savaşağız." 

Neden? Zira sempatik ve barışçıl tavrıyla hem Özgür Özel hem de Ekrem İmamoğlu, ortada işbirliği olmasa bile stratejik oy alma taktikleriyle İyi Parti'nin tabanının oyunu alma ve Akşener'in partisine sahip çıkamama ihtimali var. Meral Akşener'in tıpkı 3 Mart'ta masadan kalktığındaki gibi aynı sertlikte bir konuşma yapması, seçmen tarafından; "kaybet kaybet stratejisi ile CHP'nin stratejik oy alma ihtimalinin önüne geçmek istiyorsunuz" şeklinde okunabilir. Bu hem İyi Parti hem de CHP açısından oldukça tehlikeli bir hamle. 

Partilerin içişlerine müdahale deyince, "CHP'li, Ankara ve İstanbul Belediye Başkanlarına cumhurbaşkanlığı seçiminden önce, Çıkın Kılıçdaroğlu'na karşı aday olun" diye biri vardı o geldi aklıma. Sanırım hatırladınız kim olduğunu. Bu sözü söyleyen birinin çıkıp şimdi belediye meclis üyesi bir partilinin üzerindne fırtınalar koparıp savaş ilan etmesi hiç te inandırıcı gelmiyor.