2011 yılından Manisa Milletevekilliği ile başladığı siyaset yolculuğuna, 38. Kurultayı'nda CHP'nin Genel Başkanı olarak devam eden Özgür Özel'in yıldızı bir anda parladı. Özgür Özel'in CHP içindeki yenilenme fikrini ortaya atıp bayrak açan isim Ekrem İmamaoğlu ile dirsek temasında olması yıldızını bir kat daha parlattı. 

Kongre öncesi adaylık sürecinde sıkça yöneltilen "İmamoğlu'nun emanetçi adayı mısınız?" şeklindeki soruya Özgür Özel'in; "İmamoğlu ile ortak bir hayalimiz var. CHP'de göreve gelirsem İmamoğlu ile uyumlu şekilde çalışacağımı biliyorum" diyerek cevap vermesi CHP tabanında olumlu karşılandı. 

Bunun belli sebebleri var. Ancak en bariz olanı İstanbul seçimleri. Ekrem İmamoğlu eğer siyasete devam etmek istiyorsa, İstanbul seçimlerini mutlaka kazanması gerekiyor. Daha önce Erdoğan'ı iki defa yenmiş bir lider apoleti var. Üçüncü kez yenerse bunu katmerleyecek cilalayacak, Erdoğan'ı üç kez yenmiş bir lider olacak. Bu averajla artık diğer kesimlerinde rahatlıkla kabul edebileceği, muhalefetin diğer bloğuna da "Yenerse Erdoğan'ı bu adam yener"dedirtecek bir fırsat var önünde. Ama bunu başarması için İstanbul'u kazanması gerekiyor. 

İstanbul seçimlerinin kazanılması için iki şey lazım. Birincisi İYİ Parti'nin desteği. Medral Akşener daha önce yapmış açıklamalarda Genel başkan değişikliği olduğu taktirde CHP'ye açık kapı bırakmıştı zaten. İkincisi kürt kökenli seçmenin desteği. Özgür Özel'in kongrede Selahattin Demirtaş'a selam göndermesini böyle okumak gerekiyor. 

CHP içindeki seçimi kazanan muhalefetin en kısa sürede somut bir yol haritası çizmesi gerekiyor.  Birincisi; muhalif cepheyi tekrar örgütleyebilecek ya da en basitinden bir ittifak kurmasa bile seçimde il bazında stratejik birbirlerini destekleyebilecek bir yapılanmanın içine girmesi gerekiyor.

İkincisi;  CHP, İYİ Parti ile kontak halinde olmaları gerekiyor. CHP'nin Türkiye gerçeklerinden uzaklaşmaması gerekiyor.   Yıllarca, Kemalizm ve Atatürkçülük kisvesine bürünmüş küçük bir azınlığın bayrağını sallama hatasına düşen CHP'nin bundan sonra Kılıçdaroğlu'nun başlattığı tabana inme, hatalarla yüzleşme ve son olarak helalleşme hamlelerini nihayete erdirip seçmenle kucaklaşması gerekmekte. 

Kongrenin başardığı ilk şey, Kılıçdaroğlu ve çevresindeki bazı kişilerin kimliği üstünde inşa edilmiş olan, Antipatik CHP görüntüsü darmadağan edilmesi oldu. Ufak da olsa yeniden yapılanabilmek ve insanları sandık başına getirebilmek için bir umut doğdu. CHP bundan sonra, Ulusalcı çizgide, yani Perinçek çizgisinde Deniz Baykal çizgisinde siyaset yapma kararı alırsa, Kılıçdaroğlu'nun aldığı % 25'i bile alamaz. Daha fazla solcu olarak, daha fazla sosyalist bir çizgiye kayarak bir başarı elde edilemez.  

Kılıçdaroğlu'nun parti içinde başlattığı politikalar yanlış Politikalar değildi. Kılıçdaroğlu'nun aday olarak şahsı yanlış bir adaydı. Kılıçdaroğlu, partiyi işletebilse, danışmanlarla değil parti kurullarıyla partiyi yönetmiş olsa ve Cumhurbaşkanlığı seçiminde aday olmamış olsaydı hala CHP'nin genel başkanı olarak siyasi hayatına devam ediyor olacaktı.