Kılıçdaroğlu, girdiği bir çok seçimlerde büyük bir hezimet yaşadıktan sonra ilk defa kazanılma ihtimali çok yüksek olan bir seçimi kendi adaylığında direterek kaybetti. Bu da yetmezmiş gibi yaşadığı en büyük tarihi hezimetten sonra, kendi partisinin önünü açmak yerine, Cumhuriyet Halk Partisi'ndeki koltuğunda oturmaya devam edeceğini açıkladı. CHP'nin başından ayrılmamakla, "Türkiye'nin başına ne gelirse gelsin, muhalefet ittifakı isterse yerle bir olsun umurumda bile değil" tavrı sergiledi. 

Şurası artık şüphe götürmez bir gerçek; "Kılıçdaroğlu orada olduğun sürece millet ittifakı diye bir oluşum olmayacak, adı ne olursa olsun  tekrar bir ittifak inşa edilemeyecek." Bu gelinen tablonun birçok müsebbibi var ama baş müsebbibi kendi adaylığında direten Kemal Kılıçdaroğlu'dur. 

Bu süreçte Kılıçdaroğlu kadar Meral Akşener'in tutumuda bence sorgulanmalı. Akşener çıkıp; "Biz yerel seçimlerde kaybetme şampiyonu Kılıçdaroğlu ile birlikte yan yana durmayacağız. Ancak CHP'de bir genel başkanlık değişimi olur ittifakı canlandırabilecek şekilde çok samimi adımlar attığını  görürüz, yeni genel başkan ile otururuz gelecek hesaplarımızı buna göre tekrar yapabiliriz" demedi. Yani kitleleri tekrardan heyecanlandıracak, ümitlendirecek bir açıklama yapmadı, yapamadı. 

Peki gelinen bu süreçte kim için tehlike çanlarını çalıyor dersiniz? Tabiki Ekrem İmamoğlu için. Kılıçdaroğlu'nun parti genel başkanlığından vazgeçmemesi, "hesabını İstanbul'u kazanmak üzerine değil kaybetmek üzerine kuruyor" şeklinde yorumlanabilir. 

Meral Akşener ve İyi Parti'nin duruşunu nasıl izah edeceğiz peki.  Siyasi yasak geldiğinde Ekrem İmamoğlu'nun boynuna sarılan Meral Akşener, "Bana ne İstanbul seçimlerinden. Ben partimin geleceğine bakarım" moduna gelmiş durumda. Ekrem İmamoğlu'nun CHP'nin başına geçtiği ya da Cumhurbaşkanı olarak seçildiği bir Türkiye'de İyi Parti'nin büyümek isteyeceği alan merkez sağı, CHP saflarına katabilecek çapta bir siyasetçi olduğu gerçeğini göz önüne getirdiğimizde insanın aklına ister istemez 'acaba' sorusu geliyor.  Yani İmamoğlu, İyi Parti'nin %20'lere çıkmasına mani olabilecek kadar onun alanına yürüyebilecek bir aktör. 

Dolayısıyla bir tarafta genel başkanının hezimet tattırmak istediği, diğer tarafta diğer bir muhalefet partisinin büyümeyi düşündüğü alanları işgal etme ihtimali olan bir lider olarak, Ekrem imamoğlu'nun mağlubiyetine saatler ayarlanmış olabilir. Yani İstanbul'daki seçimi kazanacak olan ne Kemal Kılıçdaroğlu ne de Meral Akşener. Ekrem İmamoğlu'nun arkasında durup onu bir kere daha seçtirecek olan siyasi elitler değil tabandaki halktır. 

Ekrem İmamoğlu İstanbul seçimlerini kazanır mı bilmiyorum. Ancak, muhalefet İstanbul seçimleri kazanılırsa bir sonraki seçimde Ekrem İmamoğlu başkanlık için güçlü bir aday olur. Muhalefet yerel seçimi kaybederse aslında sonraki genel seçimi de şimdiden kaybetmiş olacak. Kılıçdaroğlu ve Meral Akşener'in bu çıkışına rağmen Ekrem İmamoğlu İstanbul seçimini kazanırsa, tarihi bir zafer elde etmiş, demokrasi tarihine en büyük zaferlerden birini yazdırmış olur.