Gazze dün akşam en şiddetli bombardımanı yaşadı. İnternet kesildi, elektrikler kesildi, inanılmaz bir bombardımanla birlikte sivil halk nereye kaçacağını, nereye gideceğini bilemediği gibi dünyadan yardım sesi de çıkmadı. Dünya adeta lâl kesildi. Türkiye gibi bir kaç ülkeden protesto açıklamaları gelsede bu protestolar İsrail'i yaptığı insanlık dışı barbarlıktan vazgeçiremedi. 
Malesef dünyanın Filistin halkı için hamaset dışında yaptığı hiç bir şey yok. Fiiliyatta en ufak bir adım atıldığına şahit olmuyoruz. Özetle, Gazze halkının geleceği Netanyahu ile Hamaslı komutanların iki dudağı arasında. Gazzelilerin geleceği bunların  vereceği kararlara bağlanmış durumda. Bir milletin geleceğinin iki kişinin dudaklarından dökülecek sözlere bağlı olması ne kadar acı değil mi. 

İsrail daha önce duyurduğu kara harekatına başladı. Kara harekatına başlamadan önce de elinde avucunda ne kadar bomba varsa adeta dün o küçücük alana, Gazze'ye yağdırdı. Askerlerini oraya sokmadan neredeyse canlı bir varlık kalmasın istiyor. Dünya şimdiye kadar, bu kadar dar bir alana sıkışmış, arkası deniz, etrafı sarılmış, hiçbir ülkeye geçme ve çıkma şansı olmayan bir dram görmedi. Şimdiye kadar köşeye sıkıştırılmış sivillerin, çocukların, kadınların naklen katledildiği bir duruma daha şahit olmadık. İnsanlık buna benzer bir travmayı Bosna Savaşı'nda gördü.  Orada da çok uzun süren işkencelerle dolu, katliamlarla dolu bir süreç vardı. Ama orada bile insanların çaresiz kaldığında kaçıp hayatını kurtarabilme bir şansı vardı. Ama Gazze'de bu imkan da yok. 

Dünya genelinde bir çok sivil toplum örgütü açıklama yaparak, Gazze şeridindeki masum sivil insanların çatışmanın tam ortasında kaldıklarını ve korkunç bir travma yaşadıklarına dikkat çekerek ateş kes çağrısı yapıyor. Hatta İsrail vatandaşı ve sivil toplum kuruluşlarıda bu savaşın en kısa sürede durdurulması için elinden ne geliyorsa yapıyor. Ama batılı başkentlerde utanç verici bir sessizlik var. Çocukların katledilme sürecine yönelik gerçekten de bu tavrı anlamak mümkün değil. Bu tür tavırların marjinal liderleri, marjinal örgütleri büyüteceği gerçeğini de görmüyorlar ya da göremiyorlar. Kendi içlerindeki Müslümanlarla bağ kuracakları yerde var olan bağları dinamitliyor olmaları kabul edilir bir şey değil. Batılı liderlerin sivillerin ve çocukların geleceği hakkında çıkıp konuşmaları gerekiyor. Yoksa bu çatışma bir kartopu efektiyle belki Batı'yı da  içine alacak şekilde farklı bir hale bürünebilir. 

Maesef dışarıdan İsrail'e etki edecek, ya da dur diyecek herhangi bir aktör yok. Filistinlilerin başına her gün bombalar yağarken Cumhurbaşkanı Erdoğan Büyük Filistin Mitingini organize etti. Gazze'deki mazlumların sesi hiç duyulmuyor. Onun ğiçin bu miting yapılmasını, seslerinin duyurulmasını  ben çok önemsiyorum. Yapılmalı mıydı? Evet yapılmalıydı. Ancak milletin beklentisi başka yönde olunca başta muhalefet partileri olmak üzere bir çok kesim, "İktidarlar miting yapmaz, icraat yapar" diyerekten hükümetten daha ciddi adımlar beklediklerini dilendiriyor. Haklılık payları var. Biliyorsunuz iktidarlar icraat yaparlar, bu tür durumlarda muhalefet miting düzenleyip mazlumların sesini duyurmaya çalışır. Muhalefetle birlikte Türkiye'de ki bir çok kişi bazı durumları sorguluyor. Hükümete; "Hangi tedbirleri aldın, diplomatik ilişkileri askıya aldın mı,  ikili anlaşmaları iptal ettin mi, İsrail'e koşulsuz destek veren ABD üslerini kapattın mı, askeri ambargo uyguladın mı, ticari ilişkileri askıya aldın mı, çözüm için bir yol haritanız var mı" diye soruyor. 

Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın sözleri düzenlenen mitinginde sık sık "Mehmetçik" göndermeleri ile kesildi. Anlaşılan ülke insanı Cumhurbaşkanı Erdoğan'dan, sadece "Ey Batı Ey Batı Ey batı" söylemlerinden ziyade "Bir gece ansızın gelebiliriz" söyleminin fiiliyata dönüştürülmesini  bekliyor.