Ara ara bu köşede size çeşitli hikayeler anlatmaktayım. Kimisi yaşanmış kimisi ise konusu itibari ile günümüze ışık tutacak entresan hikayeler. İşte bu gün bu türden bir hikayeyi sizlerle paylaşacağım. Umarım ilginizi çeker.

1472-1532 yılları arasında yaşamış olan şair Lâmii Çelebi'nin oğlu Lemi Çelebi tarafından günümüze ulaşması sağlanan Letâifname adlı bir eseri vardır. Yazımızı konu olan hikaye de bu kitapta geçmektedir. 

Köyün birinde köpeğiyle tek başına yaşayan bir adam varmış. Köpeği köylüye hırlar, havlar sürekli korku salarmış. Adam köylüyle hiç konuşmaz, arada köye inip kasaptan köpeğine pirzolalar, kuzu butları alır evine dönermiş.

Köylü hem adamın soğuk tavırlarından hem de kendilerinin yiyemediği en leziz etleri köpeğine yedirmesinden dolayı adamı hiç mi hiç sevmezmiş. Günün birinde adamın köpeği ölmüş. Adam da tutmuş evinin bahçesine köpeğine bir türbe yapıp gömmüş. Tabi köylü daha da kurulmuş adama türbe falan derken.

O esnada köye yeni bir idareci gelmiş. Köylüler idareciye hayırlı olsun, hoşgeldiniz ziyaretine gitmiş. Kısa bir hoş beş ve tanışma faslından sonra kadı köylülere yaramaz bir durum var mı diye sormuş. Köylüler de köpeği ölen adamı anlatıp şikayet etmişler, ölen köpeğine türbe yaptığını söylemişler.

İdareci çok sinirlenmiş ve hemen zabitlere emir verip derhal huzuruma getirin bu mendeburu demiş. Zabitler hızla gidip adamı yaka paça alıp idarecinin huzuruna dikmişler.

İdareci adama: “Bre mendebur sen ne biçim ademsin? Ne menem dinden, hangi fasık mezhepdensin de itini kuzu butlarıyla besler, geberince bir de leşine türbe yaparsın?” diye kükremiş.

Adam köylülerin kendisini şikayet ettiğini anlamış ve idareciye “Muhterem efendim siz müştekileri, müddeileri dinlemişsiniz lâkin hüküm vermeden önce müdafi olarak beni de dinlemeniz şeriatın gereğidir” diyince idareci asık suratla “de ne diyeceksen” demiş.

Bunun üzerine adam “Efendim o köpek benim can yoldaşımdı. Beni korur, evime hırsızın, uğursuzun varmasını önlerdi. Nice kabiliyetleri, üstün vasıfları vardı. Bir de vasiyetinden 500 akça size bırakmıştı” diyince idareci şöyle bir sakalını sıvazlamış, az düşünmüş ve “Allah Allah… Bu köyün halkı ne haset, ne fesat insanlarmış. Mübarek hayvana ne iftiralar etmişler. Neyse, mesele ayan oldu. Rahmetlinin cenazesine yetişemedik, bari ruhuna bir Fatiha okuyalım” demiş…

Bunca yaşanan hadise karşısında takınılan vurdumduymaz tavırlar bana bu hikayeyi hatırlattı nedense. 

Bu hikayeyi anlatmaktaki kastım kimseyi zan altında bırakmak değil elbet. Ancak malumunuz 31 martta yerel seçimler yapıldı ve ilimizde bir çok belediye idaresi el değiştirdi. Çevremizde yaşanan onca olumsuzluğa rağmen bu olumsuzlukların giderilmesi için atılan somut hiç bir adım yok. İnşallah ben yanılırım ve tüm vatandaşlarımızın eşit hizmet aldığı, herkesin eşit tutulduğu ve partizanca uygulamaların olmadığı bir yönetim görürüz. 

Bu anlamda CHP Genel Sekreteri Selin Sayek Böke ve Genel Başkan yardımcısı Gökhan Zeybek imzası ile yayınlanan "Kayırmacılık, şatafat ve israfla mücadele" bildirisini çok önemli buluyorum. Umarım tüm belediye başkanları bu bildiriye uyar.