31 Mart 2024 yerel seçimleri sonuçları itibari ile yakın siyasi tarihimizin en önemli seçimi olarak siyaset tarihinde yerini aldı. Ak Parti 22 yıldır elinde bulundurduğu birinci parti olma konumunu kaybetti. CHP’nin en çok oy alan parti konumuna yükselmesi kadar oylarını neredeyse yüzde 50 oranında arttırması bence alkışlanacak bir başarı. Cumhur ittifikatı çatısı altında seçime giren MHP'nin yüzde 4 bandına düşmesine rağmen, DEM Parti’nin güneydoğu ve Doğu Anadolu’da istisnasız olarak silme galibiyeti dikkat çeken bir sonuç olarak karşımıza çıktı.
CHP ise, Millet İttifakı dağılmış olmasına karşın Türkiye çapında çok belirgin bir yükseliş gösterdi ve Anadolu’daki AKP tekeline son verdi. CHP, daha önce yalnızca kıyı bölgelerde elde ettiği güçlü konumunu bu seçimde diğer bölgelere yayarak merkeze yürüyen bir parti olduğunu gözler önüne serdi. Erdoğan ve hükümet ortaklarının ellerindeki devlet kaynakları ve medya gücüne rağmen CHP'nin bu önlenemeyen yükselişi kazanılan zaferi daha bir anlamlı kılıyor. Özetle 31 Mart 2024 seçimleri, siyaset tarihine büyük ihtimalle Erdoğan iktidarının bitişinin başlangıcı olarak geçecek.
Seçim ne anlama geliyor? Önce bu soruya eğileyim. Önce bu seçimin başkanlık seçimi olmadığını hatırlayalım. Erdoğan ve rejim için bu seçimlerin hukuki bir önemi yoktu. Bunun içindir ki Erdoğan; "4 sene daha Türkiye’yi biz yöneteceğiz" söyleminde bulunuyor. Seçim sonuçlarına göre Ak Parti iktidarı psikolojik olarak darbe aldı; ama hukuken iktidarlarına engel olacak bir durum söz konusu değil. Erdoğan, kısaca devletin tüm yaşamsal birimlerini kontrol etmeye devam edecek.
Erdoğan neden kaybetti. Öncelikle soruda yanıt gizli zaten: muhalefet kazanmadı, Erdoğan ve ittifakları kaybetti. Bunun ana nedeni ise bir sır değil. Seçmen eğiliminin değişmesinde esas belirleyici faktörün ekonomik kriz olduğunu söylemek kehanet sayılmaz. Rahmetli Süleyman Demirel'in; "Boş tencerenin deviremiyeceği iktidar yokyur" sözünün haklılığı bir kez daha isbatlanmış oldu. Yani ekonomik kriz kendini bu kadar hissettirmemiş, emekliye 5 bin lira seyyanen zam verilmiş olsa durum şimdi gördüğümüzden farklı olabilirdi.
Tam Süleyman Demirel’in dediği gibi olmasa da bu doğru. Neden tam onun dediği gibi değil? Çünkü köprünün altından çok sular aktı. Türkiye eski Türkiye değil ve bunu hepimiz biliyoruz. Eskiden bir esnafın başbakanın önüne yazar kasa fırlatması Türkiye’de iktidar değişikliğini tetikleyebiliyordu. Vatandaşının karnını doyuramayan hiçbir rejim kalıcı olamaz. Hülasa Erdoğan ve Cumhur İttifakı ekonomiye yenildi.
Peki muhalefet umut olabilir mi? Muhalefet başkanlık seçimlerinden yerel seçimlere bir yılda ne yaptı da umut oldu? Bence umut falan olma durumu yok. Evet, Kılıçdaroğlu gitti, ama yerine gelen ulusalcı kanattan Özgür Özel partiyi sola ve sosyal demokrasiye falan çekmedi. Olan şu: İnsanlar Erdoğan’ın karşısında onu yenme şansı en fazla olan partiye oy attı.
Şimdi gelelim umut meselesine. CHP neye umut olacak? Hukuk devletinin inşasına mı? adaletsizliklerin sonlandırılmasına mı? Kürtlerle yeniden masaya oturulmasına mı? Hapisteki vekillerin ve yerel yöneticilerin, yazarların ve düşünce suçlularının özgürlüğüne kavuşmasına mı? parlamanter sisteme geri dönülmesine mi? Ne değişti, soruyorum. Ne değişti? CHP rejimin muhalefeti olmayı bıraktı da rejime muhalefet eder hale mi geldi? Sanırım sorunun yanıtı gün gibi ortada.