Yerel Seçime katılacak olan siyasi partilerin tamamı ön seçim yapmayacaklarını YSK'ya bildirmişler. Ne kadar ironik değil mi? Ön seçimsiz seçime giden partiler, biz daha fazla demokrasi vad ediyoruz, biz daha fazla demokrasi getireceğiz diye vaat edip insanlardan oy topluyorlar.
Öyle temayül yoklaması yaptım, anket yaptım, bilmem ne yaptım, bunların hepsi siyasi oyun. Siyaseti çekirdekten yetişen ve hevesli gençlerin önünü açan sistemin temelinde ön seçim vardır. Gençleri ve özellikle ülkenin geleceğiyle ilgili kafa patlatan beyinleri bulup siyaset arenasına kazandırmak istiyorsanız ön seçim yapmak zorundasınız.
Buradan yüzde yüz her aday ön seçimle belirlenmeli demiyorum. Hayır kesinlikle öyle değil. Örneğin genel merkezlerin bir kontenjanı olmalı. Genel başkanların demiyorum. Genel merkez yönetimlerinin kontenjanları olmalı. Bu kontenjan yüzde 50'ye kadar milletvekili adayını belirleyebilir. Yani milletvekili adaylarının yarısını genel merkez belirleyebilir. Yerel seçimde bu saçma. Yerel seçimlerde bu rakam maksimum yüzde 30 olmalı.
Neden hepsi ön seçim değil? Şundan dolayı. Partilerin uzmanlara ihtiyacı var. Sağlık uzmanı, dış politika uzmanı, güvenlik uzmanı, altyapı uzmanı, dış ticaret, ekonomi ve finans uzmanları gibi. Bu yetişmiş uzmanların ağzı laf yapmadığı için ön seçimden çıkıp siyaset kulvarında kendilerine yer edinmeleri neredeyse imkansız. Genel merkeze böyle bir kontenjan verilerek kendi alanlarında uzmanlaşmış kişilerin meclise taşınması sağlanmalı. Böyle yapılıyor mu?Tabiki böyle yapılmıyor. Çünkü özellikle milletvekili listelerinin neredeyse tamamı genel merkezlerde belirleniyor. Sonra, normalde milletin önünde el pençe divan durması gereken vekiller, genel başkanın önünde iki büklüm kalmak zorunda kalıyor. Neden Çünkü bir daha aday olup olamayacağınız liderin iki dudağının arasında.
Bu durumun ayrıca şöyle bir dezavantajıda var. Zeki, onurlu, kendini yetiştirmiş, entellektüel insanlar, 'ben genel başkanın karşısında el pençe durmam' deyip siyasete girmiyor. Halbuki ön seçim olsa, bir milletvekili adayı bir belediye başkan adayı bileğinin hakkıyla partililerin önüne çıksa, yapacaklarını ve ekibini anlatsa ve oradan çıksa, kasaba politikacıları ve müteahhitler bu işlere asla heveslenemezler.
Partilerdeki genel merkezlerin gücü sınırlandırılmalı. Bu yasa haline getirilmeli. Tamamı demiyorum ama milletvekili belirlenmesinde yüzde 50, belediye başkanlığında yüzde 30 ile genel merkezin sınırı çizilmeli. Bunu yapmadığınız zaman ülkedeki liderler sultasını yıkamazsınız. Bakın 18 tane seçim kaybetmiş Kemal Kılıçdaroğlu'nu yerinden ettiği için Özgür Özel Türk siyasi tarihine geçti. Ne demek ya... 18 tane seçim kaybetmiş adam Türkiye'nin en tarihi seçiminde, kendi adaylığını direterek muhalefete ümit bağlamış tüm seçmenin hayalini mahvetti. Kendi belirlediği milletvekili, kendi atadığı belediye başkanları ve kendi delegeleri ile bile girdiği seçimi kaybeden bir lider onlarca yıl muhalefet lideri olarak siyaset yaptı.
Siyasi partilerde değişimlerin önü çok zor olmamalı. Özgür, bağımsız politikacıların olmadığı partilerde, meclislerde değişim olmaz. Herkes lidere bakar, ona göre pozisyonunu belirler. Kendi görüşlerini ortaya koyup ülkenin düzlüğe çıkması için mücadele etmez. Bakın iyi Parti'ye. Karşıt görüşte olanlar ya istifa ediyor, ya kapının önüne koyuluyor, ya da görevden alınıyor. Neden? Çünkü orası bir lider partisi. Benim ismimin altında siyaset yapıyorsunuz ve bunun şartları bu diye tavır gösteriliyor. Bu sadece İyi Parti'de değil Türkiye'deki tüm partilerde durum aşağı yukarı bu şekilde.
Millet olarak, siyasi partilerde gerçek domokrasinin yaşandığı ve vekillerin gerçekten milletin vekili olduğu bir siyasi atmosferin gelmesini dört gözle bekliyoruz.