Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan'ı en güçü kılan özellikleriden en başta geleni bence, ittifak kurma kabiliyeti, ittifaklardandan vazgeçme kabiliyeti ve hatta müttefikin düşmanı ile müttefik olma kabiliyeti diyebilirim. 

Erdoğan sırasıyla farklı rakip gruplarla ittifak kurarak farklı grupları devlet içinden temizledikten sonra oyuna tekrar başlıyor. Erdoğan'ın son müttefiki biliyorsunuz Devlet Bahçeli'nin başında bulunduğu MHP. Ancak unutulmamalı ki MHP yapılan itifak diğer grup, klik ve küçük partilerle yapılan ittifaklara bemzemez. MHP devlet içinde çok çok güçlü konumda olan bir aktör. 

MHP ile AKP arasındaki ittifak aşk ittifakı değil, konjektürel ve  profesyonel bir ittifaktır. Bu tür konjektürel ittifakının devam etme ihtimali sadece her iki taraf için çıkarların devam etmesine bağlıdır.  

Ak Parti lideri Tayyip Erdoğan ve MHP lideri Devlet Bahçeli arasında Konjektürel eksenli kurulan ittifakın sonuna geldiği görülüyor. Bu çıkarımda bulunmamıza sebeb olan bazı somut adımlar yaşandı. 

Bunların birincisi 50+ 1 tartışmasından sonra Bahçeli ile buluşması gereken Erdoğan Bahçeli ile olan randevusunu iptal etti. Gerekçe ise program yoğunluğu. Program yoğunluğu diye bir gerekçeyle Devlet Bahçeli ile görüşme reddedilemez. Çünkü Bahçeli şu anki rejimin mimarı ve ittifakın temel taşı. 

İkincisi ise şu; Sinan Ateş cinayetini biliyorsunuz. Göz göre göre ve planlı bir şekilde katledilmiş bir ülkücü. Bu cinayetin uçunun nereye dayandığı kesinlik kazanmasada kamuoyunun kafasındaki adres belli. Bu dava dosyası açık tutulduğu için süreç aslında bir tehdit olarak algılanıyor. Kamuoyunun kafasında, İçişleri eski Bakanı Süleyman Soylu'nun görevden alınmasında Sinan Ateş cinayetinin çok büyük etkisi olduğu düşüncesi var. Peki durdu mu orada? Durmadı. Sinan Ateş cinayeti ile alakalı bazı somut deliller ve veriler kamuoyuyla paylaşılmaya başlandı. Bu bilgiler zaten kamuoyuna yansıdığı için yeniden yazmayacağım. Neleri kasteddiğimi biliyorsunuz. FaceTime görüşmeleri, bir site üzerinden savcı  tehditleri gibi.  Yani MHP'yi ciddi şekilde rahatsız edecek bilgiler. 

Tabi bu durum kamuoyunda 'Erdoğan, Sinan Ateş cinayetini MHP'ye karşı tehdit olarak kullanıyor' şeklinde algılandı. Hal böyle olunca ilerleyen süreçte MHP'nin ittifak içinde etkisiz elemana düşme durumu var. 

Peki MHP bu duruma sessiz mi kalacak? Tabiki hayır. Bunun işartini nerden alıyoruz? Şuradan alıyoruz. Bahçeli, geçen hafta Ak Parti'nin HDP'li üst düzey isimlerle görüşmesi konusu ile iligli yaptığı konuşmada; "Biz izin verdik, sen şununla şununla görüştün" dedi. Dikkat edin, "İzin verdik" tabirini kullandı. Kim kime izin verir? Senin üstünde olan biri ancak sana izin verebilir. Senin altında olan ya da sana eşit olan biri sana izin veremez. Siyasette ittifak içinde bu tür tabirleri kullanmak ipleri atmak anlamına geliyor. 

Tabi bu çıkışın bir karşılığının olması gerekiyordu. Ne oldu hatırlayın. İki gün önce Ülkü Ocakları Genel Başkan Yardımcısı Mert Kerim Ejder, Ankara Cumhuriyet Başsavcısı Ahmet Akça'nı hedef gösterdiği gerekçesiyle göz altına alındı. 

Bu noktada cevaplanması gereken en önemli soru, bu kavga dönebilir mi, böyle bir çatışmadan sonra tekrar bir masa etrafında bir olabilirler mi?  Birbirlerine güvenip birbirlerine sırtlarını dönebilirler mi?  Ben çok fazla ihtimal vermiyorum. Ama başta dediğim gibi bu ittifak konjektürel eksenli kurulan ittifak. Her ihtimali düşünmekte fayda var. 

Bence bu noktadan sonra Devlet Bahçeli'nin bir sonraki hamlesi ne olacak, nasıl tavır takınacak ona bakmak lazım. Söylemler, kameralar karşısında kamuoyuna açık mı oalcak yoksa, ikili görüşeler halinde mi devam edecek bekleyip göreceğiz. Ancak gerçek olan bir şey var, AKP ve MHP arasında artık gizlenemez bir ayrılık rüzgarı var.