Türkiye'nin tüm sorunlarını çözeceğine inanılan ve Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın, "Bu kardeşinize yetkiyi verin şunla bunla nasıl uğraşılır göreceksiniz” sözüyle özdeşleşen, yüzde 50+1 seçim sistemini de beraberinde getiren, başkanlık sisteminin üzerinden 5 yıl geçmişti ki, şimdi de 'seçimlerde en çok oyu kim alıyorsa o başkan seçilsin' denilmeye başlandı.
Peki ne değişti de Cumhurbaşkanı Erdoğan beş yılın sonunda 50+1'den vazgeçti? İlk önce başkanlık sistemini kısaca özetleyelim. Başkanlık sistemlerinde aslolan şudur; "Mümkün olan çok geniş kitlelerin oyunu almanız gerekiyor. Zira normal demokratik başkanlık sistemlerinde çok fazla yetkiniz oluyor. 4 ya da 5 sene boyunca dokunulmaz bir şekilde yürütme size ait oluyor. Hiçbir koalisyona ihtiyaç duymadığınız gibi sizi oradan indirme ihtimali de olmuyor."
Peki Erdoğan'ın getirmek istediği bu seçim sistemi ne anlama geliyor. Şu anlama geliyor; "Bir çoğunluğun başkanı olmayacaksın sadece rakiplerinden birazcık daha fazla oy aldığın zaman Başkan seçilebileceksiniz. Örnek verelim mi? Erdoğan İstanbul Belediye Başkanı seçildiğinde yanılmıyorsam % 22 yani Livaneli ve Dalan'ın önüne 1 ya da 2 puan geçebildiği için Başkan seçilmişti. Halbuki iki turlu başkanlık seçimi olsaydı belki Erdoğan İkinci turda seçilemeyecekti.
Yani iki turlu başkanlık seçiminde ilk turda istediğin adaya oy veriyorsun, ikinci turda senin adayın çıkmadığında iki tane aday arasında hala oy verme, tercihte bulunma şansın oluyor. İkinci turda kalan adaylar içinde istemediğin adayın seçilmesine mani olabiliyorsun. İki taraflı bir denetim sistemi var. Tabiki böyle bir durumda liderler için 50+1'den ziyade en çok oyu alan başkan seçilsin formülü daha cazip görünüyor.
Birincisi, Cumhurbaşkanı Erdoğan, ekonomik krizin öngörülenden daha uzun süreceğini gördüğü için böyle bir talepte bulunuyor olabilir. Eğer ekonomik sıkıntı ülkede bir süre daha devam ederse, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın 50+1'i yakalama olasılığı oldukça düşük görünüyor.
İkinci etken ise CHP'deki değişimi sayabiliriz. CHP'deki değişim Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın tüm hesaplarını alt üst etmiş olabilir. Kılıçdaroğlu'na karşı sürekli seçim zaferi yaşayan Erdoğan, muhalefetin tekrardan yapılanma içerisine girdiğini görmüyor olamaz. Yani son seçimde Kılıçdaroğlu değil de iki Belediye başkanından biri aday olmuş olsaydı Cumhurbaşkanı Erdoğan belki bu kadar seçim kazanamayacaktı. Cumhurbaşkanı Erdoğan bu ihtimali gözardı etmediği için, "Seçim sistemini komple değiştirmemiz gerekiyor" diyor.
Üçüncü etken ise Ekrem İmamoğlu faktörü. Bilindiği gibi Ekrem İmamoğlu, yerel seçimlerde Cumhurbaşkanı Erdoğan'ı iki defa yenmişti. Bu seçim zaferi başlı başına İmamoğlu'na büyük bir avantaj sağlıyor. Buna Ekrem imamoğlu'nun toplumdaki sempatisi, hitabeti, kendini farklı kutuplara sevdirme ihtimali de eklenince Cumhurbaşkanı Erdoğan'nın karşısına zorlu bir rakip profili olarak çıkıyor. Ayrıca hukuk eliyle İmamoğluna getirilmek istenen siyasi yasak O'nun yıldızını bir kat daha arttırıyor.
Ben şahsen başkanlık sisteminde 50+1 sisteminin devam edilmesinin daha doğru bir yaklaşım olduğu inancındayım. Başkanlık gibi, A4 kağıdına yazıp imzaladığı her şeyin kanun olduğu büyük bir gücü, kim olursa olsun % 30 ile seçilecek bir liderin eline verilmesini doğru bulmuyorum.