Ne güzel başlamıştı değil mi? Hatalarla yüzşelme ile başlayıp başartülülerden helallik istemesiyle gönüllerde taht kurup, 14 mayıs seçimlerinde millet için umut olan CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu maalesef hazin bir son ile siyaset hayatına veda etti. 

Kendi eliyle besleyip büyüttüğü, cilaladığı ve meclise giremediği için kendi yerine grup başkanı olan Manisa Milletvekili Özgür Özel karşısında yenilgiye uğradığı için acısı sanırım bir kat daha fazla olmuştur. 

CHP'yi tabana yayma, sağ seçmen ile barıştırma, demokrasinin tam olarak yaşanması için mücadele verme, yüzde 25'lik oy oranını daha yukarılara çıkarma konusunda ciddi adımlar atan bir parti liderinin kamuoyunda faşist olarak tanımlanan bir parti lideri ile gizli pazarlık içine girmiş olması kelimenin tam anlamıyla tam bir hayal kırıklığı oluşturdu. 

14 Mayıs seçimi gösterdiki değişim, CHP için kaçınılmaz sondan kurtulmak için yegane çıkış yoluydu. Parti içinde, parti nimetlerinden nemalanan bir kısım güruhda bu gerçeği gördü. Ancak ellerinde ki nimetin kaybolmasını istemediği için 'değişim' bir anda 'yenilenme' kılıfına bürünerek tabana yutturulmaya çalışıldı. Söylem şuydu; "CHP'nin değişime değil, yenilenmeye ihtiyacı vardır." 
Ancak, "Kola kutusuyla anket yaptırdım, hepsinde Kemal kılıçdaroğlu kazanıyor" yalanını CHP liderine yutturanlar, bu defa yenilenme kılıfını tabana yutturmaya çalıştı. Tüncay Özkan'ın medya gücünüde arkasına alan bu güruh yenilenme kılıfını seçmene kabul ettirmek için çok uğraştı. Kılıçdaroğlu’nun Erdoğan karşısında kazanacağına mutlak anlamda inananlar, Kılıçdaroğlu’nun Özgür Özel karşısında da kazanacağına son derece emindiler. Türkiye gerçeğini doğru dürüst okuyamadılar diyelim. Yıllardır her kademesinde yer aldıkları CHP’yi de mi okuyamamış, anlayamamış bunlar, anlamadım.  

Derken bir anda Ümit Özdağ balonu patladı. Kılıçdaroğlu, seçimin ikinci tura kalması üzerine Zafer Partisi Genel Başkanı Ümit Özdağ ile gizli bir pazarlık içine girmiş. İki lider arasında yapılan ve kamuoyundan saklanan protokol ile, İçişleri Bakanlığı ve MİT Müsteşarlığı karşısında Zafer Partisi Kılıçdaroğlu'na destek olma garantisi vermiş. 

İşte CHP tabanı bazında dananın kuyruğunun koptuğu nokta da burası oldu. Kamuoyunda aşırı milliyetçi kimliği ile bilinen, Suriyeli mültecilerin en kısa sürede ülkelerine geri sürülmesini isteyen Ümit özdağ'ın son kurbanı böylelikle Kemal Kılıçdaroğlu oldu. 

Özdağ'ın kamuoyuna yaptığı açıklamalar bir çok kişi tarafından faşizan düşünceler olarak değerlendirildi. CHP tabanının Özdağ'ı istememesinin tek sebebbi bu değil tabiki. Özdağ'ın aşırı milliyetçi ve devletçi açıklamaları yanısıra, babası Muzaffer Özdağ hakkında yaptığı açıklamalarda CHP tabanından tepki aldı. Ümit Özdağ'ın babası, 27 Mayıs Darbesi'nde görev alan Millî Birlik Komitesi üyesi Kurmay Yüzbaşı Muzaffer Özdağ'dan başkası değildir. Annesi ise Milliyetçi Hareket Partisi'nin ilk kadın kolları başkanıdır. Ümit Özdağ, darbeci babası için; "Rahmetli babam 27 Mayıs'ta başarılı bir askeri harekatın rahmetli Alpaslan Türkeş ile öncülerinden biriydi. Babamla her zaman gurur duydum" diyebilecek kadar darbeleri savunan bir kimliğe sahip. 

Bugün Kemal Kılıçdaroğlu'na kongreyi kaybettiren asıl etken işte budur. Tabanın Kılıçdaroğlu'na artık güveni kalmadı. Herkes aynı şeyi söylüyor. Kemal Kılıçdaroğlu nasıl olur da Ümit Özdağ'a İçişleri Bakanlığı ve MİT Müsteşarlığı sözü vermiş olabilir. Darbelerden çok büyük zararlar görmüş, fidanlarını kaybetmiş bir partinin lideri nasıl olurda,  CHP tabanının görüşleriyle taban tabana zıt, darbeci Ümit Özdağ ile el sıkışır. Eyvah Eyvah diyen Atatürkçüler de, Kemalistler de, sekülerlerde kısacası bütün CHP'nin bütün kesimleri Kemal Kılıçdaroğlu'nun karşısına dikildi. Yoksa, kendi yönetimi tarafından seçilen delegelerin oy kullandığı bir kongrede kaybetme ihtimali yoktu. 

Ne diyelim, kendi düşen ağlamaz.