Sokak hayvanları son günlerin en popüler konusu. Ne hikmetse bir türlü sonuca ulaştırılamayan hengame içinde dolanıp duruyoruz. Yok öldürülsünler, yok barınağa alınsınlar, yok sahiplenilsin.... Her kafadan bir ses yükseliyor. İktidar topu belediyelere atarken, belediyelerde bu iş için kaynak aktarılsın noktasındalar. Bunlar işin teknik ve büroktarik noktaları.  Bir de işin en can alıcı noktası var. O da olayın vicdani boyutu. 

Ötenazi yani biraz daha kibarlaştırılmış söylemiyle uyutulma bir canlıya verilebilecek en kötü ceza. Birde kendi iradesi dışında alınıyorsa bu karar, gerçekten vicdanları sızlatıyor. Ben şahsen çocukluğumdan itibaren hayvan sevgisi ile büyüyen bir insanım. Çevremde benim gibi milyonlarca insan olduğunuda biliyorum. Hiç bir şey bilmesek görmesek bile, sosyal medya da en çok paylaşılan ve etkileşim alan gönderiler sokak hayvanları ile ilgili olanlar. Bu veri bile bize sokak hayvanlarının yaşamımızın ne kadar içinde olduğunu göstermesi açısından yeterli. 

Hepimizi yaratan Allah olduğu gibi, o masum canlıları da yaratan Allah. Allah'ın yarattığı bir canlı için biz insanlar nasıl olurda ölüm emri verebiliriz. Gerçekten can acıtan bir durum. Ancak tabi bir de şu durum var. İnsan, kendi cinsine bile akla  hayale gelmeyecek işkenceler yapabiliyor. Ülkeler, sebebi ne olursa olsun karşı karşıya gelip on binlerce insanı acımasızca öldürebiliyor. Hatta bunu bir adım daha öteye taşıyıp, filistinde canlı örneği yaşandığı gibi çoluk, çocuk, kadın, ihtiyar demeden masum insanlara ölüm kusturuyorlar. Böyle bir durumda insanlıktan bahsetmek mümkünmü. İnsan haklarından uzak yaşadığımız bir dünya da hayvan haklarından bahsetmek abes geliyor insan. Çünkü bu yapılan vahşetlerin hepsi insan dediğimiz varlık tarafından yapılıyor. 

Hayvanların kontrol altına alınması gerektiğine sonuna kadar katılıyorum. Sosyal medyada, haber bültenlerinde denk geldiğimiz oluyor mutlaka. Bazı hayvanlar insanlara saldırıyor. Genele baktığımızda bu saldırı oranı binde bir düzeyinde. Evet insan sağlığı ve yaşama hakkı açısından bakıldığında bu saldırıların kabul edilebilir tarafı yok. Ancak binde bir yaşanan bir olay için bütün canlıları cezalandırmak hakkanyetli bir yaklaşım olmasa gerekir. Evet ortada ters bir durum var. Ancak bunun çözümü bir hayvan neslini kurutmakla olmaz. Bu mantıkla bakacak olursak, etrafımızda her gün trafik kazası yaşanıyor. Üstelik ölümlü. Arabalar trafik kazsına neden oluyor diye arabalara yasak geldiğini hiç duymadık şimdiye kadar. 

Bu noktada bence çözüm odaklı olmakta fayda var. Yok etmekten ziyade çözüm üretmek en mantıklı yol. Yaşanan hayvan saldırıları olayında kim haklı kimin haksız olduğunu bilmiyoruz. Zaten bu olayda bunun çokta önemi yok. Öncelik daima insan hakkındadır. Ama sokak hayvanların neden saldırma güdüsüyle hareket ettiğide mutlaka araştrılmalı. Aynı mhallede yaşadığımız halde neden bir köpek hiç kimseye saldırmıyorda gidip bir kişiye saldırıyor. Ya da yılın 365 günü saldırmayan bir köpek niçin günün birinde çıkıp çocuklara saldırıyor. 

Birde olayın sokak hayvanları yönü var. Bir kap yemek ve su verdiğinz her hayvan, bırakın saldırmayı, sizin sadık bir arkadaşınız olur. Başını okşadığınız her hayvan avamca bir tabile "Sizin köpeğiniz olur." Zaten özellikle köpekler insana olan sadakatleri ile bilinirler. Beslediğiniz, ilgi duyduğunuz her hayvan, bırakın size zarar vermeyi, kılınıza bile zarar gelmesini istemez. Çünkü bu duygu onların doğasında var.

Sokak köpekleri yıllardır belediyelerin çalışma alanlarında. Bizdeki belediyecilik anlayışında iki tür sokak hayvanlarına yaklaşım var. Bazı belediyeler barınak yapıp hayvanlara el uzatırken, bazı belediyeler bu yaklaşımı, sokak hayvanlarını toplayıp komşu il ya da ilçenin sınırlarına bırakmakla gösteriyor. Yani ortada bir boşluk var. Bence sokak hayvanları ile ilgili çıkarılacak yasa da acele edilmemeli ve olay tüm boyutları ile ele alındıktan sonra hayvanların yaşam haklarına müdahale edilmeden kontrol altında tutulabilecek kanunlar çıkarılmalı. Görünüyor ki bu işin yükü yine belediyelerin sırtına binecek. Zaten bunun farkında olan CHP'li belediyeler bu tartışmalara son verecek bir açıklama yaparak, hiç bir sokak hayvanına zarar verilmeyeceğini, bakımlarının en iyi şekilde yapılacağını deklare ettiler. Umarım bu kaos baş göz yarmadan suhuletle hallolur. 

Bu arada köpek ve insanlar arasındaki bağı anlatan çok güzel bir film var. Filmin adı Hachiko. Japonya'da meydana gelen gerçek bir hayat hikayesini anlatıyor. Sahibine olan sadakati ile adı Japonya'dan tüm dünyaya yayılmış bir köpek Hachiko. Richard Gere'nin başrolde oynadığı filmi izlemenizi öneririm.